Charpter 36. Infinity War part 1

523 54 8
                                        

1 yıl sonra

''Hadi ama Pietro sabit tut şunu'' dedim bilmem kaçıncı kez. ''Neden güçlerini kullanarak halletmiyorsun?'' dedi ''her ota boka güçlerimi kullanmıyorum ben'' dedim fırçayı boyaya daldırırken. O an hissetdiğim şeyle durdum ''ne oldu?'' diye sordu ''birşey hissetdim'' dedim nerdivenlerden inerek ''ne hissetdin?'' diye sordu ''bir enerji, bu dünyaya ait olmayan bir enerji'' dedim ''uzaylı enerjisi mi?'' diye sordu arkamdan gelirken ''evet bu enerjiyi hissetmiştim, bu şey- Asgard portalı enerjisi!'' dedim dışarı çıkarken ''Thor mu geldi?'' diye sordu ''ola bilir Loki de ola bilir ama sen burada bekle önemli birşey olursa sana haber veririm'' dedim ceketimi giyinirken ''kendine dikkat et önemli birşey olursa haber ver'' dedi ''tamam başını belaya sokma'' dedim ve çıktım.

Enerjiyi takip ederek bir ev mi tapınak mı bilmem nereye gelmiştim. Kapıdan içeriye girdiğimde Tony Bruce ve tanımadığım iki kişi vardı ''Hera'' dedi Tony yanıma gelirken ''Asgard portalı açılmıştı sanırım burda enerjisini hissetdim. Bruce?'' dedim ona doğru giderken ''Hera başımız büyük dertde'' dedi ''neler oluyor?'' diye sordum endişeyle ''evrenin başlangıcında daha hiç birşey yoktu sonra bum! Patlama 6 elemental kristali evrenin farklı yerlerine dağıtdı. Sonsuzluk taşları varlığın farklı şekillerini kontrol ediyor'' dedi şişko ''uzay, gerçeklik, güç, zihin, ruh ve zaman taşı'' dedi pelerinli en son kolyesini açıp yeşil taşı gösterirken. ''Adını tekrar söyle'' dedi Tony ''Thanos, gezegenleri teker teker mahvediyor, yaşayanların sayını yarıya indiriyor. İstediği herşeyi alıyor. Loki'yi o gönderdi. New York saldırısını o yaptı'' dedi. O zamanlar aklıma gelince tüylerim diken diken olmuş bir kaç adım geri gitmiştim ''pekala ona karşı ne kadar şansımız var'' dedi Tony odada gezerken ''güç ve uzay taşı onda. Bu onu zaten evrenin en güçlü varlığı yapıyor. Eğer taşların hepsini ele geçirirse'' dedi Bruce dehşete düşmüş şekilde ''istediğini elde etmesi saniyeler sürer'' dedi Strange ''eğer 6 taşın hepsini istiyorsa neden şunu çöp öğütücüsüne atmıyoruz?'' diye sordu Tony Strange'in kolyesini gösterirken ''sonsuzluk taşları yokedilemez'' dedi Wong ''ben ede bilirim eğer isterseniz. Yani toza çeviririm olur biter'' dedim omuz silikirken ''zaman taşını hayatımız boyunca korumaya yemin etdik. Bu taş ona karşı son şansımız ola bilir'' dedi ''ya da onun bize karşı son şansı'' dedi Tony ''dünyada iki taş var biri burada zaman taşı biri de Vision'da zihin taşı. Onu bulmamız gerek'' dedi Bruce ''o konuya gelince Vision 2 hafta önce vericilerini kapatdı. Ona ulaşamıyorum'' dedi Tony ''ne? Yine mi bir süper android kaybetdin?!'' dedi ''Vision bir robotdan fazla son zamanlarda iyice gelişti'' dedim ''pekala onu kim bula bilir?'' diye sordu Strange ''muhtemelen Steve Rogers'' dedi Tony göz devirirken. Söylediğine ben de göz devirdim ''ara o zaman onu'' dedi Bruce ''keşke o kadar kolay olsa'' dedim gözlerimi kaçırırken ''ne?'' diye sordu Bruce ''Avengers dağldı'' dedim yutkunarak ''biz senle uzun zaman konuşmadık değil mi? Avengers dağıldı. Yüzbaşıyla kavga etdik. Ekip iki takıma ayrıldı ve bir birine girdi'' dedi Tony ''yani yani bir grup gibi mi? Beatles gibi mi?'' diye sordu ''sayılır'' dedi Tony. Etrafta garip bir sessizlik oluşmuştu. Yine hissetdiğim şeyle durdum. Tavandaki koca deliğe bakıtğımda dışarısı rüzgarlanmaya başlamıştı ''sen onu bula bilirsin değil mi Hera?'' diye sordu ''birşey geliyor'' dedim ve geri geri gitmeye başladım ''ne geliyor?'' diye sordu Strange ''bu dünyaya ait olmayan birşey'' dedim ve koşarak dışarı çıktım. İnsanlar panik içinde koşturuyordu. ''Friday tıbbi ekip yolla'' dedi Tony paniklemenin etkisiyile yaralananlara bakarken. Karşımızdaki koca uzay gemisinin şehrin tüm tozunu etrafa kaldırmasına bakıyorduk. Göz rengimi değişip elimi yukarı savurunca toz duman gitmişti. Strange bana garip bir bakış atınca ona gülümsedim.

Gemiden mavi ışık hüzmesi inince iki garip şekilli uzaylımıdır nedir belirdi. Yavaş adımlarla onlara doğru gitdik ''beni duyun ve sevinin. Thanos'un çocukları tarafından öldürülmek üzeresiniz. Minnetdar olun çünkü anlamsız hayatlarınız-'' diye konuşuyordu ki ''üzgünüm ama dünya bugün kapalı'' dedi Tony. Söylediğine kıkırdamıştım ''taş koruyucu'' dedi Strange'e dönerken ''bu geveze mahluk senin adına mı konuşuyor?'' diye sordu ''hayır ben kendi adıma konuşuyorum. Bu gezegene ve şehire izinsiz girdiniz'' dedi ve bileklerini tokalaştırarak ellerinin etrafında turuncu şekilli kalkan oluştu. Aynısını Wong da yapmıştı ''kaybol demek istiyor kalamar surat'' dedim ''başımı şişirdiler, taşı bana getir'' dedi yanındakı canavarımsı uzaylıya. Canavar baltaya benzer silahını kaldırarak üzerimize gelmeye başladı ''bunu sen almak ister misin?'' diye sordu Tony Bruce'a ''bilemiyorum'' dedi Bruce çekingen şekilde ''bu eğlenceli olacak. Uzun zaman olmuştu yeşil dostumuzu görmeyeli'' dedi Tony heyecanla. Uzun zaman sonra Hulk'ı görmek beni de heyecanlandırmıştı. Bruce kendisini zorlasa da birşey olmamıştı ''Bruce?'' diye sordum ''bu aralar biraz sorun yaşıyorum onunla'' dedi ''sorun mu? Sorun karşımızda bize doğru geliyor hadi dostum'' dedi Tony. Bruce bir kez daha kendisini zorladı ama olmamıştı ''tamam zorlama kendini'' dedim ''dostum beni büyücülerin önünde rezil ediyorsun'' dedi Tony ona yan bir bakış atarak ''üzgünüm'' dedi ''tamam sorun değil sen arkada bekle'' dedim elimi omuzuna koyarken

Tony eşofmanın iplerini çekti sonraysa göğüsündeki reaktöre iki kez tıkladı. Zırhı yavaş yavaş bedenini sarmıştı ''demek nanotek zırhını tamamladın ha'' dedim kendi kendime. Zırh tamamen kaplandıktan sonra canavar ona vurmadan elinde kalkan oluşturdu ve canavara sağlam bir yumruk atdı. Sonraysa arkasından çıkan enerji reaktörlerinden canavara ateş edince canavar geriye uçmuştu ''onlar da nereden çıktı!'' dedi Bruce ''nanotek beğendin mi b-'' diyordu ki kalamar uzaylı yer manipulasyonunu kullanarak Tony'nin ayakları altında duran yeri havalandırdı sonuç olarak Tony gözden kayboldu. Bruce'u iyice arkama aldım. ''Wong onu buradan götür'' dedim Bruce'u gösterirken. O da bir portal açıp onu parka gönderdi. Kalamar güçlerini kullanarak etraftaki taş parçalarını havalandırdı ve sivrileştirerek bize gönderdi. Elimi ona doğrulunca sivri parçalar toza dönüşmüştü ''taşı koruyun'' dedim Strange'e dönerken sonraysa bir kaç adım gidip etraftaki araba parçalarını havalandırıp ona gönderdim. Ama o arabaları ikiye ayırmıştı. ''Neyle uğraştığın hakkında hiç bir fikrin yok'' dedi bana ''senin de öyle'' dedim ve üzerine gitmeye başladım elimi ona doğrultuyordum ki canavar olan kancasını bana geçirerek beni fırlatdı. Bilmem kaç binanın içinden geçerek parkta biryerlere çakılmıştım. ''Sen iyi misin Hera?'' diye sordu Bruce ''hı hı iyiyim sadece bir çizik'' dedim sinirle yerimden kalkarken. Tony canavarla ilgileniyordu. Baltasını ona geçirecekken örümcek adam onun karşısına geçti ''hey adamım! Naber bay Stark'' dedi ''evlat sen nereden çıktın?'' diye sordu Tony ''okul gezisi-'' diyordu ki onu gölete doğru fırlatdı ''Hera bu adamın sorunu ne?'' diye sordu ona ağlarını fırlatırken ''o bir uzaylı ve bir büyücünün kolyesini çalmaya geldi'' dedim. Kancasını yeniden fırlatacakken onu yakaladım ve toza dönüştürdüm ''kusura bakma'' dedim alayla. O zaman Strange hızla uçarak yanımızdan geçti sanırım baygındı ''işte büyücü git onu al'' dedi Tony ''tamamdır'' dedi Peter arkasından giderken. Şu canavarla savaşıyorduk ''toza çevir şunu!'' dedi Tony ''hall ediyorum sen Parker'a bak'' dedim. Canavarla birkaç yumruklaşma sonrası zıplayarak boynuna çıktım ve ellerimi başına yerleştirdim. Göz rengim değişir değişmez toza dönüşmeye başlamıştı. Külleri rüzgarda savrulurken yukarıya baktım. Uzay gemisi haraketlenmeye başlamıştı. ''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordu Bruce ''onu durduracağım'' dedim ve elimi gemiye doğrultdum. Gemi fazla büyük ve güçlüydü durdurmakta zorlanıyordum. Ayaklarım yere iyice basınç uyguluyordu. Göz rengim değişmiş damarlarımda akan kan parlamaya başlamıştı ''Hera onu durduramazsın bırak'' dedi Bruce ''hayır-ğh'' dedim zar zor. Dişlerimi sıkmaktan çenem kırılmak üzereydi. Geminin itdiricileri çalışmaya başlayınca ellerimden kaçmıştı. Yüz üstü yere kapaklanmıştım. Bruce kalkmamda yardımcı oldu ''iyi misin?'' diye sordu ''değilim'' dedim kaybolan gemiye son kez bakarken. ''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordu ''ben tapınağa geri döneceğim zaman taşı gitdi tapınak savunmasız kaldı'' dedi Wong. Yerde duran kapaklı telefonu aldım. Açtığımda yanlızca bir numara kayıtlıydı. Telefonu Bruce'a uzatdım ''onu ara olanları anlat Vision'u bulmasını söyle. Sonra üssde buluşalım Rhodes orada'' dedim arkamı dönerken ''sen nereye gidiyorsun?'' diye sordu ''Pietro benimle onu alacağım'' dedim evime giderken. Yolda Daisy'e de hemen üsse gelmesi ile ilgili bir mesaj atmıştım.

***Merhabalar! Bu bölüm normalden kısa oldu çünkü bir filmi 3 part'a ayırmazsam son bölüm normalden fazla kısa oluyor. Ama merak etmeyin diğer partları 1 gün aralıkla arka arkaya paylaşacağım. Yorum yapmayı unutmayın. Sevgiyle kalın💖

Ha bir de 34. bölümü çoğunuz görmemiş ola bilirsiniz. Önemli bir bölüm değil ama gelecek bölümlerde bazı olayları anlamak için onu okumanız gerekiyor<3

𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝐼𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 𝑆𝑎𝑔𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin