44

286 23 8
                                    

Cinayet, işkence konularına rahatsız olanlar okumasın! Fazla detaya girmeyeceğim ama yine de kimsenin kötü hissetmesini istemiyorum.
Beton Kaplama Liseli Cinayetinde esinlenilmiştir.

Gün 1,

Korku... Minik bir kıvılcımla başlamış, sonra tüm depoyu ele geçirmiş alev, korkutuyordu. Bu bitince buradan gidecek miydi? Ailesi onu beklerdi şimdi, geç olmuştu saat. Annesi camın önünde otururdu yine, Sirius Amca(?) köpeğini salardı... Kim bilir? Belki babası köpekle oynamasına izin verirdi. Çocukça hayallerdi bunlar, farkındaydı ama şu durumda ne yapabilirdi ki? Hatırlıyordu, henüz altı yaşındayken, cüppeli bir adamın peşine takılıp gitmiş, bir inşaata götürülmüştü, oradan kurtulmuştu bir şekilde. Daha o yaştayken kurtulduysa, şimdi haydi haydi kurtulurdu...

Gün 5,

Neydi bu? Bunun için mi buradaydı? Canı çok yanıyordu, kalçası ağrıyordu artık. Daha kötüsü olur muydu? Bu kadar yetmez miydi? Bu çocuklar daha ne istiyordu?  

Gün 10,

10 gündür buradaydı, artık gece ile gündüzü birbirine karıştırıyordu. Şimdiye kadar kimse onu hatırlamamış mıydı?   Belki birinin aklına düşer, onu aramaya gelirdi? Anladığı kadarıyla bir ormanın içindeydi, kuş sesleriyle uyanıyordu. Bu sesler onu ağlatıyordu, oysa eskiden ne çok severdi! Sırf onların sesini dinlemek için erkenden uyanır, camın karşısında oturup dururdu. Ne güzel zamanlardı!

Gün 20,

Bacakları iki yana açılmıştı, çığlık çığlığa bağırıyordu. Şuracıkta ölse, ne olurdu sanki? Bacak arasından sıcak bir şeyin süzüldüğünü hissetti. Ayakta duran dört adamın kahkahalarıyla bayıldı. Ölüyor muydu?

Gün 30,

Sürünmeden tuvalete bile gidemiyordu. Dün resmen kan kusmuştu! Nezle de olmuştu, tabii bu hiçbir şey kalıyordu, şimdi annesi yanında olsa alnına soğuk su koyar, sıcak bir çorba pişirirdi, babası en sevdiği böreklerden alır gelir, akşam yemeği için güzel bir sofra hazırladı... Şimdi o böreklerden getirseler bile yiyemezdi, vücudu suyu bile kabul etmiyordu ki!

Gün 40,

Hermione bağırıyordu yine, sesini duyurmak istermişçesine, ama nafile... Burada kimse onu duyamazdı...

Gün 44,

Çığlıklar, her yerde yankılanıyordu. Hermione, gözlerini kapattı, ölmeyi dilermişçesine...   Sesini duyan olur muydu? Sanmıyordu, bu zamana kadar kimse duymamıştı, aksine, bunu dilediğinde daha çok karanlığa gömülmüştü. Ama bu sefer yanılıyordu. Pek uzak olmayan bir yerde, bir polis arabası duruyordu, çığlığı duyan bir genç çiftin ihbarı üzerine gelmişlerdi...

Gün 45,

"Bırakın onu göreyim!" Bayan Granger ağlıyordu, kızını görmek istediği belliydi ama Hermione şimdi uyanık bile değildi.  "Yalnızlıktan korkar o!"

Hermione'nin babası, Bayan Granger'ı sakinleştirmeyi bırakmıştı, şu kırk dört gündür yaptığı gibi, içine içine ağlıyordu ama artık umudu vardı, kızı bulunmuştu ya!

"Bayan Granger," Tom, kadına doğru geldi. "Bırakın işlerini yapsınlar."

Gün 55,

Hermione, tavanı seyretmeye başladı. Olay basına duyurulmuş, kamu oyunu sarsmıştı.  Son on günde, beş ameliyat geçirmiş, midesi yıkanmıştı. İki gündür, birinci dereceden ailesiyle (anne, baba vs.) görüşebiliyordu. Bugün, büyük gündü. Arkadaşlarıyla konuşabilecekti!

"Günaydın," Tom başını kapıdan içeri uzattı.

"Hoş geldin!" Hermione yatakta doğrulmaya çalıştı ama başaramadı.

"Dur, kendini fazla yorma!"

Tom, Hermione'nin yanına oturduğunda tek kelime etmedi. Öylece susup oturdular. Sonra Hermione, ağlamaya başladı. Kollarını, Tom'un boynuna doladı. Yaşadıkları kolay şeyler değildi...

Tomione one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin