Yazar Notu: Yorumlarınızı çok sevdiğimi biliyor muydunuz? :) Hepsine cevap veremesemde okuduğumdan emin olabilirsiniz. O yüzden bu bölüme fazlaca yorum geleceğini umuyorum.
"Hoş geldin!" dedi genç kız, bugünlerde yüzünden pek eksilmeyen alaycı gülüşüyle.
Arkasına dönme zahmetinde bulunmadı. Aynaya karşı durmaya devam ediyordu. Ellerini masanın üzerinden çekip önünde bağladı.
Ginny, bir hayalet kadar sessizce içeri süzülen elleri ceplerinde kapıya yaslanmış adamı gördüğünde küçük bir çığlık atmıştı istemsizce. Abisinin koluna iyice yaslanmakta buldu çareyi. Riddle ise onu umursamış görünmüyordu.
"Burada böylece durmak senlik bir hareket değil Granger. Yoksa artık şu 'masumların yanındaki' topluluğunuzun kendi canını hiçe saymaktan başka şey olmadığını anlayabildin mi?" dedi Riddle. Kaşlarını çatmıştı, aynadan yansımasını gördüğü kadının gözlerinin içine bakıyordu.
Granger alaycı bir kahkaha attı.
"Seni burada görünce fikrini değiştirmiş olabileceğini düşünmüştüm ama beni tekrar yanılttın, tebrik ederim. Zaten ne bekliyorduysam, gönülden anlamayan bir zavallı olduğunu unutmuşum herhalde. Ayrıca hayır, vazgeçmedim. Ölene kadar bu işin peşini bırakmayacağıma da emin olabilirsin, senin aptal öğütlerine kulak asmayı bırakalı uzun zaman oluyor."
"İyi o zaman, sizin değerli vaktinizi çalmayayım Bayan Granger. Eminim burada benimle uğraşmaktan daha önemli işleriniz vardır." dedi ve hemen ortadan kayboldu.
Hermione derin bir nefes alıp göz kapaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Saniyeler içinde toparlanıp yan koltukta oturanlara döndü.
"Pekala boşverin onu, size zarar vermek için gelmemişti. Hadi sizi güvenli bir yere götüreyim."
Harry Potter başını salladı. Ron Weasley kardeşinin elini tutup kaldırdı ve birlikte aşağıdaki arabaya gitmek üzere odayı terk ettiler.
♡
"Burada bekleyin, birazdan dönerim." dedi Granger.
Elindeki maskeyi tek hamlede taktı, tüfeğinin şarjörünü hızlıca değiştirdi ve 3 genci arabada yalnız bıraktı. Oldukça profesyönel hareketlerle hükümet kamyonuna ilerlemeye başladı. Mahallenin mimari yapısından olsa gerek arabadan bakınca Granger'in gectiği yerleri görmek zordu.
Granger biraz uzaktan birkaç el ateş etti. Ciddi bir hata da yapmıştı ama görevliler şu küçük kızı kamyonun önüne sürüklemekle çok meşgul olduklarından fark etmemişlerdi.
Önce iki askeri, sonra da makineli tüfeğin başındaki yaşlı adamı ayak bileklerinden vurarak indirdi. Fazla bir çatışma olmaması içini rahatlatmıştı.
Küçük kızın yanına giderken binadan kızın annesi çıkageldi. Ona defalarca kez teşekkür etti. Hermione fazla vaktinin olmadığını, koruması gereken başkalarının da olduğunu bildiğinden orta yaşlı kadına elindeki halatları ve pansuman malzemelerini uzattı, bunlarla az önce vurduğu adamları uygun bir yere bağlayıp onlara pansuman yapması gerektiğini söyledi. Onların taktiği buydu, öldürmezlerdi. Ölümcül olmayan ama etkili yerlerden arınmacıları vurur, uygun bir yere bağlarlardı. Kadında daha önce bu topluluğu duyduğundan itiraz etmeyerek işe koyuldu.
Hermione arabaya gitmek için yavaşça yürümeye başladı.
"Seni yalnız bulmayı umuyordum."
Hermione duyduğu sesle aniden durdu. Gülümseyerek genç adama döndü. Ara sokakların birinde binanın duvarına yaslanmış elindeki bıçağı biliyordu Tom, genç kadının kendine doğru geldiğini anlayınca bıçağı kemerine sıkıştırdı. Cebinden katlanmış bir kağıt parçası çıkardı.
"Al bakalım, bu seneki kamyonların rotası. Az ya da fazla, bilemiyorum ama yardımcı olacağına eminim."
"Sağol," Hermione kağıdı kısaca inceleyip tekrar katladı "Ama ne diye bana yardım etmek istediğini anlamadım."
Riddle yaslandığı yerden uzaklaşıp kollarını genç kızın beline doladı.
"Eski sevgilime yardım etmek isteyemez miyim?"
Granger da aynı şekilde kollarını genç adamın omuzlarına attı.
"İster misin?"
Riddle alınlarını birleştirdi.
"Rahatsız mısın?"
"Hiç de değil." dedi Hermione ve tutkuyla dudakları arasındaki mesafeyi sıfırladı.