The Other Woman

172 16 9
                                    

Gözlerimi yoldan çekip Tom'un üzerinde gezdirdim. Tam karşımda oturuyor her zamanki siyah gömleklerinden biri ve yine siyah kumaş pantolonuyla mükemmel görünüyordu.

Ancak bugün canımı sıkan bir şeyler vardı. Tom hizmetçimize karşı her zamankinden daha yakın davranıyordu, neydi o kızın adı, Hermione sanırım. Birkaç aydır çıkmadığımız için yüklü miktarda alışveriş yapmak istiyordum. Tom kalabalık sevmediğinden benimle gelmeye başta burun kıvırsa bile onu ikna etmeyi başardım. Hermione de bizimle geliyordu. Ben Tom'un karşısına, Hermione ise yanına oturdu. Yolumuz uzundu ve bu sırada Tom'un Hermione'ye bakışları gözümden kaçmıyordu. Ona sanki yüz hatlarını aklına kazımak istermiş gibi bakması beni çileden çıkarıyordu. Oysa bana göz ucuyla bile bakmamışken ona karşı bu kadar ilgili olmasına kırılmıştım. Yine de sesimi çıkarmadım, Tom'a güveniyordum.

Aslında hizmetçimizin bizimle alışverişe gelmesini isteyen bendim. Aldıklarımı taşırken, kendime bir kıyafet beğenirken ve pırlantalarla ilgilenirken bir yardımcıya ihtiyacım vardı. Tom'un zevkine hep güvenirdim ancak anlarsınız ya, bir kadından iltifat almak daha başkaydı. Bu kızı oldum olası sevmezdim ancak evimizdeki tek kadın hizmetçi kendisi olduğundan, başka seçeneğim kalmıyordu.

Bana yılar gibi gelen 1-2 saatlik yolculuktan sonra alışveriş merkezine vardık. Yolculuğun devamında Hermione'nin de arada sırada dönüp Tom'un bakışlarına karşılık verdiğini fark etmiştim, yine sustum. Şoförü arabada yalnız bırakıp hızlı adımlarla ezberimdeki yolu takip ettim. Önce giyecek bir şeyler bakacaktım.

Artık yaz geliyordu. Beyaz saten bir elbise, bilekten bağlamalı topuklu bir ayakkabı beğendim. Öncelikle bunları denemeye karar vererek elimdeki çantaları Hermione'ye verdim. Bu sırada Tom oldukça sıkılmış görünüyordu. Buradan çabucak gitmek istediği belliydi ama hayır sevgilim, senin fikirlerine ihtiyacım var.

Tom'un bu elbiseyle beni görmesi için sabırsızlanıyordum. Üzerimi hızlıca değiştirip kabinden çıktığımda Tom'un duvara yaşlanmış beni beklediğini gördüm. Gülümsedim.

"Nasıl olmuş beğendin mi?"

Tom elimi tutup beni kendi etrafımda döndürdü. Çok güzel göründüğümü söyleyip dudaklarıma sıcak bir öpücük kondurdu. Bu güzel an telefonunun çalmasıyla bölününce bakması gerektiğini söyledi ve mağazadan çıktı.

Gözlerim yan tarafta bizi izleyen Hermione'ye kaydı. Gözlerindeki haseti görebiliyordum. Gerçekten Tom'dan hoşlanmış mıydı? O sadece beni seviyordu, eğer Hermione'ye baksa bile bu gelip geçici bir heves olacaktı onun için. Yine de gözlerindeki kırgınlığı gördüğümde iyi patron rolünü takındım ve yanına gittim.

"Sence nasıl? Beğendin mi?"

Bana cevap vermek için ağzını açtığında sözünü keserek ona iyice yaklaştım.

"Hey, bir sorun mu var? Üzgün görünüyorsun, istersen buradan çıktıktan sonra bir kahve alıp konuşalım, ne dersin?"

"Yok, teşekkür ederim. Bir şeyim yok."

"Peki o zaman, hadi devam edelim." diyerek onu kolundan çekiştirdim.

Birkaç parça daha beğendim. Bu yaz için gerçekten yüklü bir alışveriş yapmam gerektiğini bir kere daha hatırladım. Şu süreçte kilo vermiştim ve geçen sene giydiklerim bana olmuyorlardı. Alacağım bir şey kalmadığından emin olunca o mağazayı terk ettik. Birkaç mücevher bakacaktım ama önce şu poşetlerden kurtulmam gerekiyordu. Şoförü çağırdım ve onu beklemeye başladık.

Bu sırada Tom konuşmasını bitirip tekrar yanımıza dönmüştü. Elimdekilere göz attı ama hiçbir şey söylemedi. Hermione ile küçük bir sohbete dalmışlardı.

Şoförün geldiğini gördüğümde yanlarından ayrılıp ona doğru adımladım. Bu sırada Hermione'nin gülüşünü duyabiliyordum. Sinirle elimdeki poşetleri sıktım, gerçekten fazla olmaya başlamıştı. Poşetlerden kurtulduğumda tekrar arkamı döndüm. Gördüklerim bardağı taşıran son noktaydı.

Tom kolunu Hermione'nin beline atmıştı, Hermione de Tom'un omzuna yaslanmıştı ve gülüşüyorlardı. O sürtüğe haddini bildirmem gerekiyordu, içimdeki öfke büyüyordu. Bir hışımla yanlarına gidip Hermione'nin saçını kavradım. Kız neye uğradığını şaşırmış biçimde elimin altında kıvranıp çığlık atarken ben küfürler saydırıyordum.

Bir el kolumu kavrayıp bizi ayırdı. Bu sırada gördüğüm şey Tom'un hızlıca kızın yanına koştuğuydu.

"Benim eşimi elimden almak neymiş göreceksin küçük hanım!" diye bağırdım. Beni sakinleştirmeye çalışan kişinin elinden kurtarmaya çalışıyordum bir yandan.

"Senin eşin mi? Tom neler oluyor?" dedi.

Tom'un sorgulayan bakışlarını üzerimde hissediyordum ama o bir şey yapamadan arkamdaki adam konuştu:

"Hay aksi! Efendim muhtemelen ilaçlarını almadı. O yüzden böyle davranıyor."

İlaçlar, o an beynimde bir şimşek çaktı ve adamı son gücümle itip yere yığıldım, çığlık atarak ağlıyordum. Zihnime dolmaya başlayan görüntüler bana büyük bir acı veriyordu.

Bayan Riddle'ın beğendiği elbiseyi ve ayakkabıyı hızlıca ona uzatıp beklemeye başladım. Kabinden çıkması çok uzun sürmedi. Mükemmel görünüyordu. Bay Riddle yaşlandığı yerden ayrılıp genç kadının elini tuttu ve onu kendi etrafında döndürdü.

"Hermione..." diye fısıldadı "Çok güzelsin"

Kızı kendine çekip ona sıcak bir öpücük verdi. Telefonun çalmasıyla birbirlerinden ayrıldılar ve bende derin bir nefes aldım. Bayan Riddle bana bakıp gülümsedi. Bana iyi olup olmadığımı, konuşmak istersem birlikte bir kahve içebileceğimizi söyledi ama ben önemli bir şey olmadığını söyleyerek geçiştirdim.

Yazar Notu: Selamlar! Aktiflik çok olmayabilir ama ben bunu çok beğendim. Uzun zamandır yoktum biliyorum çünkü sınav senemdi. Buralar boşta kaldı. Tekrar dönmeye çalışacağım ama bilemiyorum. Bu dönemde kalemim köreldi ne yapabilirim bilmiyorum. Bölüm umarım anlaşılır olmuştur, sizi seviyorum♡♡

Tomione one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin