Hançerin keskin ucu, genç adamın tam omzundaydı. Tom güldü:
"Ne o, nefes almayı mı unuttun?"
Hermione hançeri biraz daha sıkı tutarak nefesini verdi kesikçe.
"Fosili bana ver."
Kızın sesinden korku okunmuyordu. Tom, alev gibi parıldayan yeşil gözlerini kıstı.
Bu sırada Hermione'nin gözleri fal taşı gibi açıldı. Rüyasında gördüğü firavun tekrar gözünün önüne gelir gibi oldu. Elindeki hançer biraz gevşemişti. Tom isteseydi hemen onu alabilirdi, ama o da Hermione'nin gözlerine odaklanmıştı.
Hermione hızlı hızlı nefes alıp vererek toparlanmaya çalıştı. Ne olduğunu dahi anlayamadan Riddle'ın sesini duydu:
"O neydi?" Tom biraz endişeli, biraz da meraklı şekilde bakıyordu kıza. Hermione'nin omzunu tutup hızlıca sarstı. "Ne gördün Granger?" hiddetle bağırırken farkında olmadan Hermione'yi biraz daha duvara sıkıştırmıştı. Hermione hiçbir tepki vermiyordu.
Kapının dışarısından belli belirsiz bir büyü hissettiğinde sessiz bir küfür savurdu. Göz açıp kapayıncaya kadar fosil ile birlikte ortadan kayboldu.
Not: Pek tomione gibi olmadı, içime de sinmedi ama atayım dedim.