Havada savrulurken nefesim boğazıma tıkandığında gözlerimi sadece birkaç saliseliğine kapattım.
Resmen organlarım vücudumun içinde yer değiştirmiş gibi hissediyordum, özellikle midem başka organlarımla düğüm olmuştu.Sırtım köşesiz ama soğuk metale çarptığında suratımı buruştururken acıyla inledim, boğazıma tıkanan nefesim şimdi zorla dışarı çıkmıştı.
Neyse ki reflekslerim beynimden daha hızlı iş görüyordu; çünkü sadece birkaç saniye içinde tek ayağımın topuğunu sert bir zemine basmış, bastığım yer ayağımın altından kayınca kollarımı kanat gibi iki yana açarak aşağı doğru uçuşa geçmiş ve parmaklarımla, elime gelen ilk şeye adeta yapışmıştım.Ayaklarım tekrar boşlukta sallandığında ağız dolusu küfrüme çığlığım eşlik etti. Bir elim balkonun korkuluklarına tutunurken diğer avucumda sıcak bir ten ve bileğimi tutan güçlü parmakları hissettiğimde kafamı yukarı kaldırdım.
"KALEB!"
Kaleb'ın gözleri korkuyla kocaman olmuştu, bir elinin avucunu korkuluğa yaslamışken yarı beline kadar aşağı sarkmış ve bileğimi yakalamıştı; parmakları resmen etime gömülürken bileklerimin acısına aldırmadan ben de ona tutundum. Çocuğun teninin kireç gibi olduğunu ve nefes nefese kaldığını gördüm, buna rağmen saçları alnına dökülmüşken bana sevimli sevimli sırıttı,
"Tuttum seni!"
Kocaman olmuş gözlerle ona baktığımda beni bırakmamaya özen göstererek kendini sağlama aldı ve diğer elini de aşağı uzatarak dirseğime daha yakın bir yerden tuttu.
"Tamam... seni yukarı çektiğimde ayağını kenara bas."
Onaylamamı beklemeden, sanki hiç ağırlığım yokmuşçasına beni yukarı asıldığında suratımı buruşturarak dişlerimi sıktım. Ayaklarımın parmak uçlarıyla balkonun kenarına bastığımda sinir bozukluğuyla gülerken soluklanmaya çalışıyordum. Bu sırada Kaleb elerini kollarıma yerleştirip bacaklarımı içeri atmama yardımcı oldu.
Ömürlük şansımın en az yüzde kırkını kullandığıma emindim, güvenli bölgeye geçtiğimde göreceğim manzaradan korka korka James ve Uriah'a baktım.
İkisi de hâlâ hayattaydı; James, Uriah'ı yere yatırmış ardı ardına yumruklarını suratına geçiriyordu. Uriah kükreyerek, James'in yumruklarından birini yakalamayı başardığında onu iterek üzerinden attı. Şimdi, biraz önceki pozisyon tam tersine dönmüştü. Onlara arkamı dönerek balkon kapısına yürürken terden yüzüme yapışan saç tellerimi kabaca yüzümden çektim. Balkon kapısını yana asılıp açarken Kaleb'ın kafası karışmış gözlerine baktım, onun bu işe dahil olmasını istemiyordum.
"Lütfen... burada kal."
Vereceği cevabı beklemeden balkonun açıldığı odayı koşarak geçtim ve merdivenleri üçer dörder inerek bahçeye çıkan kapıya gittim. Kapıyı açtığımda kendimi ikinci bir kaosun ortasında buldum.
Yerde baygın yatanlar, ağzı burnu kan içinde kalanlar, acıyla bir yerlerini tutarak kıvrananlar...
Tüm bunların arasında benim bütün duyularım tek bir kişiye odaklanmıştı.Birkaç saniye duraklamadan sonra koşarak , birbirini oradan oraya fırlatan bedenlerin arasına daldım; sanki cephedeymiş gibi eğilerek aralarından geçerken bana çarpıp sendelememe neden olan gençleri umursamıyordum. Biri beni tişörtümün ensesinden yakalayıp yere savurduğunda gıcık olmuş bir ifadeyle hırladım. Tepemde zebani gibi dikilen Kat işaret parmağını bana doğru salladı,
"Bu acelen neden velet? Yoksa eğlenceye katılmayacak mı..."
Tam üzerime doğru adım atmıştı ki biri, Kat'in saçlarını eline dolayarak onu geriye asılıp aramıza girdiğinde hemen ayaklandım. Astrid tam bir öz güven topu halinde, yumruklarını yüzünün önüne kaldırmış Kat'in karşısında dikilirken dişlerinin arasından "Neden kendi ebatlarında biriyle uğraşmıyorsun Katkat!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCULAR 1
RandomÇocukluk arkadaşının bir baykuşa dönüşebildiğini öğrensen ne hissederdin? Ya da lisede tanıştığın bir kız gözlerinin önünde tilkiye dönüşse? Peki kurda dönüşebilen bir adama aşık olur muydun? Zoe güzel bir genç kız olmasına rağmen, çok küçükken üz...