13- AY'A DOKUNAN

584 196 196
                                    

Adel koşup yanıma geldiğinde biz hâlâ James'le birbirimize bakıyorduk. Adel kollarımdan tutup var gücüyle asıldığında acıyla zonklayan bedenim sayesinde girdiğim trasntan çıkarak ayaklandım ve kızlar odasına doğru paytak adımlarla koştum. Kızcağız ardımdan içeri girip kapıyı kapattığında gülmemek için alt dudağını ısırıyordu, elimi ona doğru savurarak asık bir surat ve umursamaz bir sesle mırıldandım.

"İstediğin kadar gülebilirsin Adel, rezilliğin dibini gördüm çünkü."

Bu sözümün ardından ısırdığı dudağını bırakıp burnundan derin bir soluk verdi, sanki kahkahasını o havayla serbest bırakmıştı.

"Sen nasıl girdin oraya Zo?"

Sorusunu es geçerek adımı kısaltış şekline kaşlarımı kaldırdım,

" Zo mu?"

Bu sefer sesli şekilde kıkırdadı,

"Böyle demem senin için sorun olur mu?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp gülümsedim,

"Hayır, çok hoşuma gitti."

Gülümsemesi genişlerken bir eliyle beni kışkışlayıp "Hadi git üzerini değiştir, sürünün yanına gideriz sonra." dedi. Gözlerim büyürken başımı o kadar hızlı sağa sola salladım ki boynumu acıttım.

"Ben bugün ortalıkta gözükemem, sen git..."

Kaşlarını çatarak başıyla reddetti.
Ben de bu sırada ona arkamı dönüp soyunma odasının köşesine doğru yürüdüm ve duvardan destek alarak taytımı bacaklarımdan sıyırdım.

"Eğer bu gün yanımıza gelmezsen her şey daha da boktan bir hâl alacak."

Ayakkabılarımı bağlarken neredeyse yere değen saçlarımın arasından ona baktım.

"Nedenmiş o?"

O da yanıma geldikten sonra benim gibi öne eğilerek yüzlerimizi hizaladı ve ilk kelimesinin son harfini uzatarak "Çünküü... gelmezsen korkak, pısırık ve utangaç bir kız çocuğu olduğunu düşünecekler." dedi.
Sonra doğrulup duruşunu gereğinden fazla dikleştirerek gururla gülümsedi.

"Ama sen, oraya sırtın ve başın dik çıkıp onlara olanları bir tarafına takmadığını göstereceksin."

Kıkırdarken gözlerimi devirip ince askılı siyah tişörtümü de üzerime geçirdim. Öyle havaya girmişti ki duyan dünyayı kurtarmaya gidiyoruz sanırdı. Askımı düzeltirken onu ciddiye almadığımı fark etti ve ellerini omuzlarına koyup beni hızlı hızlı sarstı. O kadar hızlı salladı ki en sonunda ellerimi kollarına koyup beni bırakmasını sağlamak zorunda kaldım ama Adel bunu takmadı ve yüzümü iki avucunun arasına alıp yanaklarımı sıkıştırarak dudaklarımın öne pörtlemesine sebep oldu.

"Kızım, burdan çıkışını gördüklerinde hepsinin dibi düşecek..."

Sonra bir sözünü yarıda keserek bir adım geri attı ve vücudumu süzdü, bir süre çatık kaşlarla bana baktıktan sonra gülümsedi,

"... hem de bu morluklara rağmen, sana çok güçlü bir hava katmışlar! İlgileri tamamen sana yöneldiğinde sen de küçük oyunlarla onları ufak ufak delirteceksin!"

İşte bu ilgimi çekmişti... diplerinin düşecek olması değil tabi; onlarla oynama şansı elde edecek olmak.
Şeytan şeytan gülümsedim,

"Bu konuda bana yardım edebilir misin?"

Dudakları iki yana kıvrılırken gözlerini kıstı ve ağırlığını tek bacağına vererek ellerini beline koydu.

"Dediklerimi yapacak mısın?"

KORUYUCULAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin