4- KEHANET

569 234 200
                                    

Aurora- Lucky

Artık Hector'u bulup eve gitmem gerekiyordu çünkü sadece bir gün için izin almıştım ve annem, söylediği zamandan bir dakika geç kalsam huysuzlanmaya başlayan biriydi.

Suyu izlemeye devam ederken James'e hitaben "Hector'u bulup eve gitmem gerek, beni yukarı çıkarır mısın?" dedim.
Göz ucuyla beni onaylayan başını gördüğümde, yürümek için havuza arkamı dönmüştüm ki itişerek şakalaşan gençlerden biri bana çarptı. Geriye sendelediğimde, boyu zar zor dizlerime gelen havuzun kenarına takılıp sırt üstü havuzun içine düştüm. Tüm bedenim suya gömüldüğünde nefesimi refleks olarak tutmuştum. Dışarıdan bakıldığında ancak bir süs havuzu kadar derin görünyordu. Oysa hâlâ dibe değmemiştim.

Gözlerimi suyun içinde hafifçe araladım. Bedenimi kımıldatmaya çalıştığımda üzerimde ki ağırlığı fark ettim, sanki suyun kaldırma kuvveti yok olmuştu da beni yukarı itmiyordu. Güçsüz düşen bedenim suyun ortasında asılı kalmıştı. Tuttuğum nefesim artık ciğerlerimi yakmaya başlamasına rağmen vücudum buna bile tepkisiz kalıyordu.

Suyun yüzeyinden bana bakan silüetleri görüyordum, merkezi aydınlatan meşalelerin ışıkları dans ediyordu... sonra  altın rengi bir ışık gördüm, hepsinden farklı ve parlak bir ışık hüzmesi. Suyun içinde bir yosun misali dalgalanarak bana ulaşıp beni bir koza gibi sarmaya başladı. Ardına kadar açılan gözlerle onu izlerken, nefesimin bir kısmı dudaklarımın arasından baloncuklar halinde kaçtığında ellerimi dudaklarımın üzerine bastırdım.

Işık kozasının parlaklığı gözlerimin dayanamacağı hale geldiğinde kirpiklerim teslim olarak aşağı indi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama suyun içindeyken duyduğum boğuk sesler kesilip etrafta çığlık sesleri yankılanmaya başladığında kapanan gözlerim ışık hızıyla açıldı.

Gözlerimi açtığımda bir çayırdaydım ve çayırın sınırlarını oluşturan ağaçlar hatta daha da ötesi alevler içinde yanıyordu. Alevlerin yuttuğu bir diğer şey de bendim... elbisem alevden oluşuyordu! Siyah, turuncu ve kırmızının hakimiyet kurduğu çayırın açıklığında cansız bedenler yatıyordu, aralarında tanıdık yüzler gördüğümde dehşete kapıldım. Helen, Jaydon, Becky...

Helen'in yüzü kanlar içindeydi. Onlara doğru hareket etmeye çalıştım ama yaşadığım şok buna izin vermedi. Nefesim ciğerlerimin içinde katılaşaran orayı tamamen tıkamıştı. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim; ağaçlardan yükselen duman üzerimize bir yorgan gibi çökmüştü. Omurgamdan aşağı soğuk bir his kaydı. Birinin tehtitkar varlığını hissettim. İrkilerek arkamı döndüğümde zar zor ayakta duran James'le karşılaştım. Bakışları sert ve yorgundu, yaşının benden büyük olduğunu bağıran gözleri umutsuzlukla, ama en çok da hayal kırıklığıyla parladı.

"Ne yaptın sen Zoe!"

İstemsizce hıçkırdım
Bunu ben mi yapmıştım? Tüm bu insanları hatta dostlarımı ben mi öldürmüştüm yani? Nasıl?

Gözlerimi tekrar kapatıp açtığımda bulunduğumuz ana geri döndüm ve tüm vücudumun kontrolünü sarsıcı bir hisle geri aldım. Ayaklarımla kendimi yukarı itip suyun yüzeyine çırpınarak çıktım, içime uzun ve gürültülü bir nefes çekip can havliyle yanında olduğumu fark ettiğim kenara tutundum.

Gözlerimi açabildiğimde etrafıma bakındım. Bir sürü göz dehşete kapılmış bir ifadeyle suratıma bakıyordu. Neyseki ne zaman buraya damladığını bilmediğim Hector beni elimden tutup havuzdan çıkardı da bu saçma durumdan nispeten kurtuldum. Asıl problem suyun altında gördüklerimdi. Zihnimi toparlayamıyor, adımı sayıklayan seslere boş bakışlar atıyordum. Helen omuzlarıma uzun bir havlu örttüğünde titreyen bedenimi ona sardım. Ne zamandır o suyun altındaydım da bu kadar insan buraya toplanıp bir de havlu falan getirmişti?
Hector yüzümü avuçlarının arasına alıp ona bakmamı sağladı

KORUYUCULAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin