19- PUSU

450 91 60
                                    

Bir saat yirmi iki dakika...
Kaleb'la beraber pembe ağacın altına oturmuş bekliyoruz, neyi beklediğimizi bilmememize rağmen ikimizde yerimizden kalkmadık.
James, Hector ve diğerlerinin gidişinin üzerinden geçen her dakika benim için işkence gibi geçsede Kaleb, gayet sakindi.

Genç çocuk elini omuzuma koyup hafifçe vurdu,

"Sakinleş Zoe, görürsün, neşeleri gayet yerinde olarak geri gelecekler."

Gülümseyerek derin bir nefes aldım ve aklımı dağıtmak için, popomun üzerinde Kaleb'a döndüm. Şimdi orman arkamda kalmıştı, hafifçe dalgalanan pembe yaprakla eşsiz bir şölene imza atıyordu
Kaleb, ona döndüğümü görünce tüm ilgisini bana yöneltti.

"Sen nasılsın, uyum sağlayabildin mi?"

Hafifçe tebessüm ederek çenesini avucuna dayadı,

"Haklı çıktın. Bana karşı çok anlayışlılar..."

Bunu duyunca, ağzım kulaklarıma vardı. Elimi uzatıp kızıl kahve saçlarını dağıttım, bu hareketime gülerken o da ellerini kafama koyup saçlarımı aslan yelesine çevirdi.

"Kaleb!"

Kahkahalarımın arasında ciyakladığımda geri çekildi, açık açık sırıtıyordu.
Kabaran saçlarımı elimle yapıştırırken bize seslenen bir kız sesiyle arkamı döndüm, Kaleb'ta benimle aynı anda gözlerini oraya dikmişti.
Bize doğru yürüyen Emily ve kucağında kardeşi Eric'le, Emma'ya el salladım.

"Selam kızlar."

Emily kendini yanıma, çimenlerin üzerine bıraktı. Emma yanımıza vardıklarında Eric'i kucağından indirdi.

"Sellam."

"Nasılsınız?"

Emma, Eric'ten gözünü ayırmazken tek omzunu indirip kaldırdı.

"Bu küçük canavar beni çok yoruyor."

Emily, bir ablasına bir küçük kardeşine bakarak sırıttı.

"Bence, sen kendini çok yoruyorsun. Yaptığı her şeyi kontrol etmeye çalışma."

Emma, Emily'e kaşlarını çattı.

"Üç torba şeker yemesine izin verecek değilim Emily."

İki kız kardeş, birbiriyle uğraşırken kafamı çevirip Kaleb'a baktım. Kaleb ayağa kalkmış, pembe ağacın devasa gövdesinin etrafında koşan Eric'le kovalamaca oynuyordu. En sonunda Kaleb, o küçük tilkiyi yakaladı ve ellerini koltuk altından geçirerek Eric'i havaya kaldırdı.

Küçük çocuk bu durumdan zevk almış olacak, kahkahalarla gülerken ayakları havada savruluyordu.
Emily ve Emma, kardeşlerinin kahkahasını duyarak birbiriyle uğraşmayı kestiler.

Üçümüzün de dudakları istemsizce yanlara gerilirken, kendi aralarında eğlenen iki çocuğu izlemeye devam ettik.
Kaleb, Eric'i yukarı fırlatıp havayla baş başa bıraktığında küçük çocuk kısa bir çığlık koyverdi. Saniyeler içinde kendini tekrar Kaleb'ın kucağında bulduğunda ise elini göğe kaldırdı,

"Daha yukarı!"

Birkaç kez daha bu hareketi tekrarladıktan sonra Eric, genç adamın kucağından inerek koştu ve kendini Emily'nin üzerine bıraktı. Emily, kardeşine sıkıca sarılırken geriye devrildi.

Bu sırada Kaleb yanımıza gelerek bağdaş kurmuştu, hafif çatık kaşlar ve dudaklarında çarpık bir tebessümle Emily'e bakıyordu. Onun bu karmaşık yüz ifadesine gülerken, sırtıma yapışan küçük bedenle öne doğru eğilmek zorunda kaldım.

KORUYUCULAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin