14- YAZ DİLEĞİ

406 188 102
                                    

Çok güzelsin
Çok güzelsin
Çok güzelsin...

Uçurumun kenarında oturmuş yılmadan birbirimize bakarken beynimde sesi yankılanıyor. Haftalardır tüm duygularını kamufle ettiğini düşündüğüm göz rengi şimdi neredeyse saydam, ve aramızdaki hava yoğunlaşarak ciğerlerimi tıkamış gibi hissediyorum.
Duygusal olarak ne hissetmem gerektiğini ise kestiremiyorum, duygularım kalbimin içinde duvardan duvara savrularak kendilerini parçalıyorlar ve parçacıkları birbirine karışarak kaos yaratıyor. Rüzgar sanki duygularımızı hissediyormuş gibi ilk beş dakikada şiddetlenirken şimdi hafif bir meltem şeklinde yüzümüze dokunmakta.

Yüz kaslarımın olduğunu biliyorum ama onları kullanmak adına hiçbir çabada bulunamadım. Beynim uyuşmuş şekilde ona bakıyorum çünkü zihnimin bir köşesi söylediği şeyin gerçekliğini sorgulamakla meşgul.
Şu an tek isteğim ellerimden destek alarak kendimi uçurumdan aşağı, boşluğa bırakmak; bu durumda düşerek parçalara ayrılmaktansa göğe yükselmek daha mümkün görünüyor gözüme.

"Ne oldu..."

Diye fısıldadı hafifçe tebessüm ederken,

"İlk defa mı biri sana güzel olduğunu söylüyor."

Gözlerimi ağır ağır kırpıştırarak kedi gibi mırıldandım,

"Sen... sen ilk defa söylüyorsun James."

Sen ne zırvalıyorsun!
Evet, içimden söylediğimi sandığım şeyi dile getirdiğimi yeni fark ettim. Dudaklarımı ağır çekimde düz bir çizgi haline gelene kadar bastırdıktan sonra sertçe yutkundum. James'in bakışları ise kısa bir süreliğine sertleşirken bir anda sırıttı,

"Doğru söylüyorsun tabi..."

Bu sefer ben de ona gülümsedim ve inatla yüzüme düşen saç tutamını elimle kulağımın arkasına sıkıştırdım, gözlerimi kısa bir süre Ay'a çevirmiştim.
James elini kaldırıp işaret parmağının iç kenarıyla burnumun ucunu sevdiğinde yanaklarım yanmaya başladı. Bir taraftan da bu narin hareketi hoşuma gitmiş, gözlerimi kapatırken sırıtmama neden olmuştu.

"Heey! Çifte kumrular, gelin de bir şeyler yiyin!"

Herman'ın sesiyle kafamız hızla oraya döndüğünde tüm sürünün bize baktığını gördüm. Bazıları açık açık sırıtıyor bazıları ise tereddütle karışık endişeli bir ifadeyle bizi süzüyordu. Tanya ise... eyvahlar olsun!
Tanya'nın gözlerinden adeta kıvılcımlar çıkıyor ve bu kıvılcımlar bir şekilde yangına dönüşürse yanacak tek kişi benim.

Dudaklarım anlamsızca bir açılıp bir kapanırken utancımdan burnumun ucuna kadar kızardığımı hissettim. Hani demin, kendimi boşluğa bırakıp düşmek yerine göğe yükselecektim ya; işte onun ikinci seçeneğini iptal edin, şu an kayalıklara çakılıp yok olmak istiyorum. Elimle yüzümü sıvazlayıp derin bir nefes verirken gözlerimi de eskisinden daha parlak görünen Ay'a çevirdim.

James ise dik dik arkadaşına bakıyordu, hatta içinden küfrettiğine eminim çünkü dibinde oturduğum için yanağının içini kemirdiğini görebiliyorum. Sonra temkinli hareketlerle söylenerek ayağa kalktı ve elini bana uzattı. Ben de ondan destek alarak ayağa kalktığımda yüzüme bile bakmadan diğerlerine doğru yürümeye başladı. Gözlerimi devirerek peşinden gittim.

Aynı anda kilimlere oturduğumuzda başımı eğip telefonumla ilgilenmeye başladım, şu an hiç kimseyle göz göze gelmek istemiyordum fakat herkesin gözünü üzerimde hissediyordum. Birkaç saniye sonra ise telefonum elimden uçtu, Helen pis pis sırıtırken telefonu arkasına sakladığında neredeyse hırlayarak üzerine atıldım.

KORUYUCULAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin