"Naber Zoe?"
Gloria bana göz ucuyla bakıp sırıtarak selam verdiğinde, gülümsemesi içimi rahatlatmaktan çok uzaktı. Omurgamdan aşağı küçük bir buz kütlesi kayarken yanağımın içini dişlerimin arasına alarak ne kadar gergin olduğumu yüzüme yansıtmamaya çalıştım. Bu kızın bana en net hissettirdiği duygu tekinsizlikti; sanki her an cebinden bir bıçak çıkarıp boğazımda koca bir delik açacakmış gibi duruyordu.
Dudaklarıma yalan olduğu fazlasıyla belli olan bir tebessüm yerleştirirken gözlerim arabanın içini kolaçan etti. Çantam, kılıcım ve muştamı görememek kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. İşin daha da kötüsü telefonum da çantamın içindeydi. Bu durum beni iyiden iyiye sinir ederken Gloria'nın sorusunu duymazdan gelerek başka bir soru yönelttim. Tanışma ve selamlaşma faslının şu an benim için hiçbir önemi yoktu,
"Neden sizin arabanızdayım?"
Bu soruma Gloria yerine mavi saçlı kız cevap verdi,
"Seni topraklarımızda baygın halde bulduk. Bilincin kapalıyken seni orada bıraksaydık hava karardığında iblislere açık büfe olurdun."
Mavi saçlı kızın bu sözü üzerine benim tüylerim diken diken olurken Gloria kıkırdadı,
"Düşünsene hangisi hangi organı hangisi alacak diye kavga ediyorlarmış."
Mavi saçlı kız da Gloria gibi kıkırdadığında ikisine de kocaman, dehşete düşmüş gözlerle baktım. Espri anlayışlarının daha ne kadar kan barındırabileceğini merak etmemek elde değildi. Gloria başını bir iki saniyeliğine arkaya çevirdiğinde, benim onlara nasıl baktığımı görmüş olacak ki kahkaha attı.
"Sakinleş Zoe, şaka yapıyouz."
Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum ve başımı pencereden dışarı çevirdim. Ormanın daha önce görmediğim kesiminde olduğumuzu, değişen ağaç tipinden anladığımda sırtım yaslandığım yerden ayrılarak dikleşti. Önce Uriah sonra da Gloria... daha ne kadar oradan oraya sürüklenecektim acaba?!
"Nereye gidiyoruz?"
Gloria bana yine tedirgin edici bir bakış attığında yutkunarak boğazımı ıslatmaya çalıştım.
"Güney Merkezi'ne gidiyoruz Zoe."
"Eşyalarım nerede? Kılıcım? Muştam? Çantam?"
Gloria özür diler gibi gözlerime baktı,
"Onları prosedür gereği orada bırakmak zorundaydık."
Bir süre ölü balık gibi yüzüne baktıktan sonra söylediğini algılayabildiğimde midem ikinci bir bulantıyla çalkalandı ve bu beraberinde baş dönmesini de getirdi. Güney Merkezi... neresi olduğunu, kim tarafından yönetildiğini, nasıl bir yapıya sahip olduğunu ya da orada yaşayan halkın kültürünü bilmediğim yabancı topraklardı. Bu ne kadar süreceğini bilmediğim kadar uzun süre ailemden, arkadaşlarımdan, topraklarımdan ve sevdiğim adamdan uzakta olmak demekti. Şu an gittiğimiz yerle ilgili tek bildiğim Güney'in su elementine ait olduğuydu.
Başım bir kez daha, ama bu sefer fazlasıyla şiddetli bir şekilde dönerken gözlerimi bir iki saniyeliğine kapatarak bir elimin avuç içini şakağıma bastırdım. Bendeki bu değişikliği fark eden Gloria arabayı yavaşlattı,
"İyi misin?"
Gözlerimi hiç oyalanmadan açıp, elimi de tekrar kucağıma indirirken sağlıklı bir profil çizmeye çalıştım. Başarılı olup olmadığımdan emin değildim.
"Medison, Zoe'ye biraz su verir misin."
Medison başıyla Gloria'yı onayladıktan hemen sonra yanında duran çantasına doğru döndüğünde anında itiraz ederek onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCULAR 1
RandomÇocukluk arkadaşının bir baykuşa dönüşebildiğini öğrensen ne hissederdin? Ya da lisede tanıştığın bir kız gözlerinin önünde tilkiye dönüşse? Peki kurda dönüşebilen bir adama aşık olur muydun? Zoe güzel bir genç kız olmasına rağmen, çok küçükken üz...