34- YOLCULUK

243 16 28
                                    

Sizi çok beklettim biliyorum ama karakterlerin arasında bol bol gezindiğimiz, dolu dolu bir bölümle karşınızdayım cesur Koruyucularım. Çok detaylı bir düzenleme yapamadım, bir iki gün dinlenip öyle kontrol edeceğim. O zamana kadar, fark ettiğiniz yamuklukları bana söylerseniz çok mutlu olurum. Şart değil tabi, bölümün keyfini çıkarın. Lütfen eklediğim şarkıyı açıp kendinizi müziğe kaptırmayı, düşüncelerinizi belirtmeyi ve o küçük yıldızları patlatmayı unutmayın. Hepinizi çok seviyorum, iyi eğlenceler🦋

Karşımda raflar dolusu kamp eşyası, türlü türlü bıçak ve ilk yardım malzemesi duruyordu. Bir süre olduğum yerde öylece dikilerek yanıma ne almam gerektiğini düşündüm ve önce eşyaları içine koyacak düzgün bir kamp çantası bulmaya karar verdim. Sonra da içini yavaş yavaş doldurdum.
Uyku tulumu, yanımda getirdiğim yedek kıyafetleri, marketten aldığım paketli sandviçleri, iki tane uzak mesafeli el feneri, isviçre çakısı, bir sürü pil, küçük bir ilk yardım çantası, tüm Element Merkezleriyle çevre bölgeleri gösteren bir harita, çakmak ve kibritleri içine koyduktan sonra çantanın ağzını kapattım. İki yanındaki filelere su mataralarını yerleştirdikten sonra filenin ağzını sıkarak mataraları sabitledim. Ön göze de sustalımla pusulamı attıktan sonra yerden kalktım.

Ellerimi belime dayayıp birkaç saniye boyunca çantayla bakıştım. Almam gereken her şeyi almıştım. Bir an yanıma küçük bir çadır almayı planlasamda sonradan vazgeçtim. Bir bölgede, bir geceden fazla kalmayacağım için çadır gereksiz ağırlık yapacaktı.
Kendi beynimdekileri kendi kendime onayladıktan sonra çantamı almak için eğilmiştim ki, deponun köşesinde, askıda duran simsiyah bir ceketle pantolon dikkatimi çekti.

Güzel görünüyorlardı ama bir gariplik vardı. Merakım yine depreşirken kapıya kısa bir bakış atıp askılığa yöneldim. Yanlarına vardığımda bahsettiğim garipliğin ne olduğunu da anladım. Ceketin göğüs ve dirsek bölümlerinde; pantolonun diz ve kaval kemiğinde, motorcuların kullandıklarına benzer korumaları vardı. Korumalar kumaşın içinde, bir bütündü halindeydi.
Nereye gideceğimi bilmediğimden, böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu onları görünce fark ettim. Gözüm yine uzağımdaki kapıya ilişti. Bu saatte gelen giden kimse yoktu.

Hızlıca uzanıp ceketi askıdan indirdikten sonra üzerime geçirdim. Biraz büyük gibiydi, ayrıca önü dümdüz olduğundan göğüslerimi çok rahatsız etti. Yüzümü buruşturduğum sırada çıkarıp tekrar askıya astım. Askılığın sağındaki rafta deminkine benzer bir ceket daha duruyordu. Elime alıp kaldırdığımda önündeki hafif bombe gülümsememe neden oldu. Ceketi giyip fermuarı çektim ve biraz hareket ederek üzerime iyice oturttum. Göründüğünden on kat daha rahattı. Pantolonu da giyerek takımı tamamladım ve çantamı alıp kendimi dışarı attım.

. . .

Orman iyiden iyiye karanlığa bürünmüş, yolumu aydınlatan Ay bulutların arkasına saklanmıştı. Esen rüzgarın melodisi her yerde geziniyor, tenime sürtünerek yanımdan geçtikten sonra beni arkasında bırakıyordu.
Adımlarım beni Medis'in önüne kadar getirdiğinde derin bir soluk alıp, bir süre içimde tuttuktan sonra yavaşça bıraktım.

"Camelia? Dixie? Bianca? Lilly?"

Bir süre bekledim ama ses gelmedi. Sesimi dikkatlice biraz daha yükselttim.

"Kızlar? Beni duyan var mı?"

En sonunda ağaç dallarından hışırtılar gelmeye başladığında kafamı kaldırıp etrafa bakındım. İlk görünen Bianca oldu. Yüzünde tedirgin ve ürkmüş bir ifade vardı. Bir süre dalların üzerinde durup, beni ilk defa görüyormuş gibi izledi. En sonunda ayakları yere değdiğinde tek dizimin üzerinde çöküp onunla yüz yüze geldim.

KORUYUCULAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin