Ve beni öptü.
Bir öpücüğün sizi parmak uçlarınıza kadar iyileştirebileceğini, vücudunuzda dolaşıp duran o katranlı acıları dindirebileceğini söylesem bana inanır mıydınız? Sadece bir öpücük, sizi yatalak bir ağrı torbasından kanatlı bir periye dönüştürebilir desem güler miydiniz?
Ben de gülerdim. Ben de inanmazdım.
Ama bu doğru olduğunu değiştirmezdi de.
Beni öpmek için uzanışı her ne kadar ani olsa da öpüşü hiç öyle değildi. Kibarca dudağıma içli bir öpücük kondurmuş ve bir süre orada kalmıştı. Kalbinin sesi kulaklarımda yankılanıyordu, belki de duyduklarım benim kalp atışlarımdı. Ama önemli değildi. Dudaklarımı araladığımda yine yumuşak tavrını bozmadan dudaklarımızı iç içe geçirmişti. Hareketleri o kadar ağırdı ki, en ufak bir hareketinde parçalara ayrılacakmışım gibi davranıyordu.
Ve ayrılabilirdim de. Heyecandan.
Benim gibi zayıf ruhlu bir kızın böyle bir öpücükten sağ çıkmasına imkan yoktu. Beni sadece öpmüyordu. Benimle konuşuyordu. Ne kadar korktuğunu ve ne kadar önemsediğini anlatıyordu.
Ama ben geri çekildim.
İkimiz de aramızdaki mesafeyi kapatmadan birbirimize şaşkınlıkla baktığımızda gülmek istesem de yapamıyordum. Ona sarılmak istiyordum ama korkup kalmıştım. Kımıldayamıyordum.
Hayatımın en güzel saniyelerini yaşamış olmanın verdiği şaşkınlık onun yüzünden de okunuyordu. İkimiz de bir şey demeye, bir şey yapmaya korkarak uzun uzun şaşkınca birbirimize bakmaya devam ettik.
En son kendimi toplayıp boğazımı temizledim ve derin bir nefes aldım.
"Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin." dedi ben daha bir şey söylemeden "Sadece bunu yapmalıydım."
"İyi ki de yaptın." derken ağlamayı hiç beklemiyordum ama gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Nereden ve neden geldiklerini bilmiyordum ama rahatsız olmuyordum. Draco'nun yanında ağlamak benim için yeni değildi, tek pürüz o beni öptükten sonra ağlamamdı.
"Hermione." dedi fısıldar gibi bir sesle bana yaklaşıp "Neden ağlıyorsun?"
Ben sadece başımı iki yana salladığımda elimi tuttu.
"Özür dilerim." dedi "Bir daha yapmayacağım. Söz veriyorum."
Bu söylediğiyle yaşlı gözlerimi onun mutsuzlukla bakan gözlerine çevirebilmiştim.
"Tam bir aptalsın." dedim gülümseyip "Beni öpmen sorun değil."
"O zaman sorun ne?"
"Bir sorun yok." dedim burnumu çekip.
"O zaman neden ağlıyorsun?"
Dudaklarımı ısırıp burnumu çekerken "Bir şey yok." dedim "Gerçekten."
"Hermione." dedi ellerimi avuçlarının arasına alıp "Bana her şeyi anlat. Ben de seni yargılamayayım. Biliyorsun, biz birbirimizi anlarız."
"Bu öyle bir şey değil." dedim gözlerimi ellerimizden ayırmadan.
"O zaman nasıl bir şey olduğunu anlamama yardımcı ol."
Ne söyleyeceğimi, nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Ağlamaktan bitap düşmeden sonunu görebilir miydim onu bile bilmiyordum.
Ama onun sisli derinliklerdeki gözlerine baktığımda, kelimeler kendiliğinden çıkıveriyordu işte.
"Hissettiklerini hissediyorum Draco. Gerçekten. Bu hissettiklerimizin isimleri neyse, önemi yok, aynı şeyleri ben de hissediyorum işte." dedim "Ama bu onları doğru yapmıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfiction"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023