Ağlarken sesimin çıkmaması için kafamı suyun içine gömdüm.
Artık dayanamıyordum. Aciz olmak, sürekli ağrı hissetmek ve kendi başıma bir şeyi becerememek canıma tak etmişti. Tekrardan insan olmak istiyordum. En azından kolumu kaldırıp saçımı şampuanlamak istiyordum.
Dün gece yaşananlardan sonra banyo yapabileceğimi düşünmek tamamen aptallıktı zaten. Koksam daha iyiydi, ya da bekleyip Ginny'i çağırabilirdim. Ama ben aptallık edip yardıma ihtiyacım olmayacağını düşünmüştüm.
Dün gece eğer bu büyülü odada olmasaydım, tüm Hogwarts'ı ayağa kaldırırdım. Çünkü saatler boyunca vücudumda kesikler, yarıklar oluşmuştu. Draco bana iksir içiriyor, sakinleştirici veriyordu ama uyumama fırsat kalmadan bir yarık daha oluyordu. İksir bu sefer hızlı etki etmemişti. En az iki saat acıdan kıvranarak, bağırarak, hatta çığlıklar atarak ağlamıştım.
İnsan acıdan bayılacağını düşünüyordu ama bayılamıyordu da. Sakinleştiriciyi içtiğim an bayılacağımı düşünüyordum, sonra hemen yeni bir yarık oluşuyordu. Draco bana ilaçları içirirken çaresizlikten gözleri dolmuştu, her büyüyü denemişti ama olmamıştı işte. Bu lanet ilk defa, kendi istediği zaman durmuştu.
Sabaha karşı yarıkların açılması bittiğinde Draco Madam Poffrey'i çağırmak için baykuş göndermişti. İkimizin de üstü başı, hatta yatak bile kan içerisindeydi.
Madam Poffrey yarıkları dikerken söylendiği sözleri bile duyamıyordum. Draco'nun elini sımsıkı tutmuş, başım dizinde uzanıyordum sadece. İnlemeye bile halim kalmamıştı. Ölüyorum sanmıştım, hatta ölmeyi dilemiştim ama yaşıyordum işte.
Madam Poffrey gittiğinde Draco beni kanlı yataktan çıkarmış, üstümü değiştirip kendi yatağına yatırmıştı. Onun yatağı tek kişilik olmasına rağmen yanıma yatması için yalvarmaya hazırdım ama buna gerek bile kalmamıştı. Yanıma yattığında hemen kendimi ona yapıştırmış, gözlerimi kapatmıştım. Kollarını bana sardığı an da uyumuştum.
Sabah ise daha korkunçtu, çünkü dün gecenin aksine acının verdiği bulanık düşünceler benimle değildi. Her şeyi görebiliyordum. Ona sımsıkı sarılarak uyandığımda onun da aynı şekilde beni sarması içime bir mutluluk serpse de, kısa sürmüştü. Kollarımızın kan olduğunu fark etmemle başlamıştı. Sonrasında anılar beynime yüklenmişti sanki. O acıları yeniden yaşarken Draco'nun gram uyumadığını görmüştüm.
Ve ona sarılabildiğim en sıkı şekilde sarılmıştım.
Hiç konuşmamıştık. Onun da korktuğunu biliyordum, bunu hissediyordum. Bana sarılırken titriyordu. Uyku girmemiş gözleri her ne olursa olsun dikkatle bana bakıyordu. Daha ne isteyebilirdim ki? Bana aşık olmasa da olurdu, bana böyle sarılsa yeterdi.
Sonunda ayrıldığımızda Draco duşa girmişti, ben de o sırada aynanın karşısına geçmiştim. Yarıkların dün hatırladığım kadar kötü olup olmadıklarını merak etmiştim.
Ve öyleydiler, o kadar kötüydüler. Hatta karnımın sol tarafından mideme doğru açılan yarık içler acısıydı. İksirler olmasa belki de bu yarık kendi başına beni öldürebilirdi.
Aynaya yaklaşıp yüzüme bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Eskiden dersler yüzünden morarmaya yüz tutan gözaltlarım artık çökmüştü. Acıdan, ağrıdan çöküp morardıklarını bağırıyorlardı sanki. Gözlerim kıpkırmızıydı. Yanaklarımda kıpkırmızı iki el izi vardı.
Draco.
"Hermione, Hermione benimle kal! Yalvarırım, kapatma gözlerini. Lütfen gözlerini aç."
Dün geceye dair unuttuğum bir anı gelmişti aklıma. Draco iki elini yanağıma koyup beni kendime getirmeye çalışmıştı, dayanmam için bana yalvarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfic"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023