"Sıçıp batırdık, Draco. Bizimle kavga etmeyi bırak artık."
"Kavga etmiyorum!" dedi sarışın büyücü belki de yüzüncü kez "Soruyorum. Bilmek istiyorum. Nerede olabileceğini bulmaya çalışıyorum."
"Kötümser olmak istemiyorum." dedi Luna "Ama burada en kötü ihtimali düşünmek zorundayız."
"Hayır."
Draco Malfoy kaşlarını çatmış, kuzeninin söylediği gerçeklerle yüzleşmekten kaçmak için geri geri yürüyor ve fark etmeden de olsa başını sağa sola sallıyordu.
"Draco." dedi Luna Lovegood bu sefer daha sakin bir sesle "Onu istiyorsak, bunları konuşmalıyız. Bir mağazada zamanın nasıl geçtiğini fark edemeyecek kadar uzun kalmadığı müddetçe bunun iyi bir durum olmadığını hepimiz farkındayızdır."
Ginny sarışın büyücüye baktığında yüzünde ne öfke, ne de üzüntü görüyordu. Sadece saf korku vardı. Sanki konuşmak istiyordu ama vücudu o kadar baskı altındaydı ki kelimeler ağzından çıkamıyordu.
"Luna'ya katılıyorum. Konuşmalıyız. Harekete geçmeliyiz." dedi büyücü Weasley "Bence iki seçenek var."
Büyücü bunu söylemeden önce bile arkadaşlarının suratına bakamıyordu. Bunu aynı bir ödev raporu gibi, sanki okuyorcasına söylemek istemişti ama kelimeler dudaklarından ayrılmıyordu.
"Ya kaçırıldı." dedikten sonra büyük bir sessizlik olmuştu. Öyle ki Draco Malfoy'un titreyen bacağının sesi duyuluyordu.
"Ya da ne, Ronald?" dedi kaşlarını çatıp.
"Draco..."
"Cevap ver. Ya da ne?"
"Hermione bizim de ailemiz, Draco." dedi Harry Potter araya girip "İçimde ne kadar öldüğümü sana anlatamam."
"Bir soru sordum. O sikik ağzından cevabını da alacağım."
"Ya da öldü." dedi Ginny boş bakışlarla masaya uzun uzun bakarken.
Bunun seslice söylendiğini duymak kendi kafasında düşünmekten farklıydı. En azından hala şokta olan ve suçlu hisseden Ginny hariç herkes önce acılı bir sessliğe bürünmüştü. Kimse birbirinin yüzüne bile bakamıyordu.
Sonra Draco Malfoy acı bir şekilde bağırdı ve elini duvara sertçe geçirdi. İçindeki öfke ve duygular o kadar büyümüş olacak ki elindeki asanın da etkisiyle istemsizce uyguladığı büyü duvarın göçmesine neden olmuştu.
Luna hemen sarışın büyücünün yanına koştu ve elini avuçladı. O beyin transplantı bekler gibi otururken tek bir kelime bile etmeden, edemeden elini düzeltti. Parmaklarının kırıldığını görebiliyordu fakat ne öncesinde ne de iyileştirme büyüsü yaparken genç büyücünün yüzünde en ufak bir mimik oynamamıştı.
Acı böyle bir şeydi. Biliyordu, çünkü kendisi de çok yakından bu acıyı tatmıştı. Draco Malfoy ilk defa karşılık beklemeden değer verdiği tamamen saf niyetli birinin ölmüş olabileceğini öğreniyordu ve bunu sindiremiyordu. Sindiremedikçe de ya öfkeleniyor ya da soğukta kalmış bir cam parçası gibi donuyordu.
"Yeter." dedi Harry "Üzülmeye vaktimiz yok. Üzülmemiz için bir sebep de yok, henüz. Ama üzülmeye çok vakit ayırırsak, belki de o lanet sebep gelip bizi gafil avlayabilir. Harekete geçmeliyiz."
Ginny gözlerinden birkaç damla yaş döküldüğünü fark etmeden gruba seslendi.
"Orada." dedi "Kilisede. Bunu biliyorum, hissediyorum."
"Hemen gidelim." dedi Draco hemen ayağa kalkıp "Ne duruyorsunuz?"
"Draco, bir planımız olmalı. Planımız olmadan gidersek her şeyi daha kötü hale gidebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfiction"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023