Selammm sözümün eriyim atıyorum bölümü ;)
"Neler oluyor?" diye mırıldandım kendi kendime. Yeni uyanmış gibi hissetsem de uyuduğumu hiç hatırlamıyordum. Başım öyle dönüyordu ki kalkmaya çalışsam da kalkamayacak gibiydim.
"Uyandı. Bağlamayı çabuk becerin!"
Uzaktan, çok boğuk gelen bu ses beni kendime getirmişti. Hemen ayağa kalktığımda nedense hızlı olmam gerektiğini biliyordum, halbuki hala bulanık görüyordum.
Hemen kendimi geriye attığımda mor kapüşonlu pelerinler giymiş birkaç kişinin karşımda olduğunu fark etmiştim.
"Yakalayın şunu, ne duruyorsunuz!"
Kenardan bir kadının bağırmasıyla kiliseye benzer bu binanın içerisinde koşmaya başlamıştım.
Bunlar o Kara Büyücü'ler olmalıydı. Sonunda beni yakalamışlarsa istedikleri kıvama yakınım demekti.
Derhal bir asa bulmam gerekiyordu, asa bulabilirsem onlara karşı çok daha fazla avantajlı olabilirdim ama bu lanet yerde nerede asa bulabilirdim ki?
Kilisenin dışına çıkmaya kalkıştığım anda karşıma çıkan maskeli adamın elini kaldırması üzerine canım o kadar acımıştı ki, kolumun yerinden çıktığını hissediyordum. Beni omzumdan yakalayıp fırlatması üzerine kenarda üstü tabak dolu masanın üstüne yığılıvermiştim.
Ama bu sefer, acıyla gözyaşı dökmeyecektim. Beni bekleyen birçok insan olduğunu, özellikle Draco'nun bensiz berbat bir halde olacağını biliyordum.
Draco Malfoy'dan önce de ruh eşleri ya da ilk görüşte aşk fikrine inanmıyordum. Ama onunla tanıştıktan sonra fark etmiştim ki hayatında çok az kez, eğer şanslıysan, senin için tam olarak doğru olan biriyle tanışabiliyordun. O mükemmel olduğu için ya da ben mükemmel olduğum için değil. Ama ikimizin kusurları birbiriyle öyle eşleşiyordu ki, adeta iki ayrı varlığı birbirine bağlayıp bizi bir bütün yapıyordu.
Ve ben o bütünü bozmamaya kararlıydım.
Maskeli adam bana doğru yürürken kırık kolumun üstüne doğru eğilip diğer kolumla masaya doğru uzandım. Kırığın acısından çığlık atarken bana doğru ilerlediğini biliyordum. Elimle masayı yoklerken nefeslerim birbirini takip etmekte adeta zorlanıyordu, ciğerlerim göğüs kafesimden fırlayacak gibiydi.
Ve tabağın o kesik parçasını elime aldığımda direkt doğrularak kendi boynuma tuttum.
Bir anda tüm oda, hatta tüm bina hareket etmeyi kesmişti sanki. Derin bir sessizlikle tüm gözler üstümde süzülüyordu.
"Bırak şunu." dedi arkamdaki kadın "Hemen bırak dedim."
"Bırakmayacağım." dedim titreyen sesimle. "Zaten ertesi gün beni öldürmeyecek misiniz? Benim için ne fark eder ki?"
Kadın yavaşça bana yaklaşırken ben de masadan inip geri geri çıkışa doğru yürümeye başlamıştım. O kadar yavaştım ki ayak seslerim bile duyulmuyordu. Kadın ise maskeli adamın yanında durup ellerini yüzüne yerleştirdi.
"Bir şey yapsana!"
"Eğer büyünün geldiğini hissedersem." diye bağırdım bu sefer güçlü bir şekilde "Boğazımı keserim. Eğer arkamdan gelirseniz, boğazımı keserim. Beni aramanız belki saatler, belki günler sürer ama yeni bir kara enerji bulmanız? Sanıyorum ki 70-80 yıl en az var."
"Dersine çalışmışsın demek."
Bana doğru hafifçe yaklaşan adama bakıp gülümsedim.
"Evet, her şeyi biliyorum. Beni vaktinden önce öldüremeyeceğinizi de biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfic"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023