İlk defa güneşi görmüş gibi uzandığım yataktan hafifçe doğrulup camdan dışarıya baktım. Malfoy malikanesi gözüme ilk defa bu kadar sıcak ve refah geliyordu.
Camdan içeriye giren her ışık doğrusu direkt olarak Draco'ya vuruyordu. Işığın izlediği yolu parmaklarımla takip ederken tenindeki sıcaklığı hissettiğim için minnettardım.
Başarmıştık işte, korkusuzca günlere uyanmaya başlamıştık. Uzun zamandır acı içinde olmaya o kadar alışmıştım ki, o ufak ağrıların günlük yaşantımdan çıkması bile çok şey fark etmişti. Bir haftadır her yataktan kalktığımda ayaklarımda ağırlık varmış gibi hissetmiyordum, yediğim yemek bana yük gelmiyordu. Asamı tutarken parmaklarımın ucunda iğne geziniyormuş gibi hissetmiyordum ve bu inanılmazdı.
"Günaydın."
Gözlerini açtığında ilk gördüğü insan olmanın verdiği heyecanla gülümsedim. Sanki gözleri beni görmek için yaratılmış gibi bakıyordu, hayatı benimkine adanmış gibi.
"Günaydın." dedim yeniden göğsüne yatıp. "Nasıl hissediyorsun?"
Bunu sormamın tek nedeni etrafımızda bir sonsuzluk baloncuğu oluşmuşçasına mutlu olmamız değildi. Bugünün güzelliğinden çok can sıkıcı bir yanı vardı: Lucius Malfoy'un duruşması.
O gün gelip çatmıştı ve Draco'nun bu konuda ne hissettiğini bilmiyordum. Elbette içinin buruk olduğunu tahmin edebilirdim, ama babasının duruşmaya çıkmaya razı gelmesi de bir gelişme göstergesiydi.
"İyiyim." dedi "Sanırım, bilmiyorum."
"Ne hissediyorsun."
"Pişmanlık." dedi hiç düşünmeden.
"Sen ne yapabilirdin ki?"
"İçimde bir yerlerde, o kurnaz büyücünün babam olduğunu biliyordum sanki. Bu şekilde babamı daha önceden bulsam belki onu yolundan döndürebilirdim."
"Bazen hatalar yapılmalı." dedim "Karanlığı görmeyen aydınlığın neye benzediğini bilemez."
"Sen peki, emin misin? Babamın ölümünü istemediğine."
"Evet. Azkabana değil de en azından birkaç yıllığına hapse düşmesi için elimden geleni yapacağım. O senin baban ve salak biri değil; değişmesi gerektiğinin, kim olduğunun farkına varmalı. O da ancak bu şekilde huzur bulabilir çünkü."
Draco bana, sanki o benim değil de ben onun hayatını kurtarmışçasına bakıp elini yanağıma yerleştirdi.
"Benim olamayacağım bir insanı hak ediyorsun, Hermione. Dünyanın en iyi erkeğini hak ediyorsun."
"İhtiyacım olanın tam sen olduğu gerçeğini değiştirmez bu."
Bunun üzerine bana sarılmasıyla yatakta bir süre daha sarılsak da odadan dışarıya çıkma vakti gelmişti. Malikaneye Narcissa Malfoy geri dönmüştü ve mahkeme için yola koyulmamız gerekiyordu.
Adalet binasına girdiğimizde nefesini tuttuğunu hissedebiliyordum. Avucumun içinde hissettiğim eli biraz daha sıkılaşmış ve yutkunup gözlerini kapatmıştı.
"Hadi çocuklar." dedi Narcissa Malfoy ellerini ikimizin de omzuna koyup. "Salona gidelim, geç kalmak istemeyiz."
Salona ilerlediğimizde herkes oradaydı, tüm gazeteciler fotoğraf çekiyor ve sorular soruyordu. Draco'nun yüzündeki öfkeyi görmekle kalmıyor, adeta içimde hissediyordum. Muggle dünyasında reşit sayılmamız, hala birilerinin çocuğu olmadığımız anlamına gelmiyordu. Hele de babasının mahkemesine gelen Draco için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfiction"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023