Draco kendisini pek iyi hissetmiyordu. Bunun tek sebebi de odaya doluşan sersem sayısının artmasıydı.
Önce Weasley oğlanı, sonra da Potter gelmişti. Onun tarafına bile bakmadan arkadaşının yanına gidip arkasını dönmüştü. Çok da umrunda değildi ama onları görmeyi gerçekten hiç özlemediğini fark etmişti.
Hayır, onun sorunu Harry'nin kendisine bakmaması değildi. Onun sorunu Harry'nin Hermione'ye bakmamasıydı.
Harry gelene kadar Hermione odanın bir köşesinde sessizce durup iki çocuğa da sinirle baksa da Harry gelip hiçbir şey demeden Weasley'nin yanına gidince bozulmuştu, Draco bunu görebiliyordu. Sonra da suratına 'Neden uğraşıyorum ki?' ifadesini yerleştirip Draco'nun yanına gelmişti. Çocuk bu ilgiden memnundu. Alt tarafı birkaç ufak yara izi vardı ama kızın onunla ilgilenmesi hoşuna gitmişti. Gözünün altındaki şişliğe buz uygulaması ve Weasley atının çizdiği yüzünü pamukla temizlemesi de hoşuna gitmişti.
"Onların yanına git. Ben iyiyim." diye fısıldadı kıza "Hem seni de yargılıyorlardır."
"Şu an beni yargılamıyorlar." dedi Hermione gözlerini devirip "Eğer Harry hala yanıma gelmediyse Ron'u yargılıyor demektir. Rahatla."
Malfoy, Weasley'e sadece bir kere dokunmuştu. Şansa orada da burnunu kırmıştı. Pekala, pek şans değildi ama genelde sadece kendini koruduğu için arada kaynayacağını düşünmüştü. Yakışıklılığını bozan kişi Weasley kadar fare tipli bile olsa kendisi onu daha fazla çirkinleştirmeliydi, her zaman.
Hermione çocuğu 'Episkey' ile düzelttikten sonra kendisine baktığında mutlu hissetmişti. Hem kendisiyle daha fazla ilgilenmesi de epey göğüs kabartıcıydı.
Hermione Draco'nun patlamış kaşına bakıp kaşlarını çattı.
"Madam Poffrey gelmeyecek sanırım. Sizinle ben ilgileneyim."
"Benim bir şeyim yok!"
Hermione, Ron'un bağıran sesini duyduktan sonra yine önüne döndü ve derin bir iç çekti. Belki de Malfoy'un onu dövmesine izin vermeliydi.
"Malfoy'la ilgileneceğim." diye mırıldandıktan sonra yeniden çocuğa döndü. Draco Malfoy'un yüzüne hiç bu kadar yakından bakmamıştı, ya da bu kadar dikkatli. Elmacık kemikleri ve sivri çenesinin keskinliği gözlerinin rengindeki sertlikle ahenk içindeydi. Gerçekten bembeyaz bir teni vardı, Londra sokaklarına doluşan kar tanelerine benziyordu adeta. Kar tanesi kadar zarif olduğu doğruydu, soğuk olduğu da öyle. Elinize aldığınız an ürperseniz de bu garip bir şekilde hoşunuza da gidiyordu.
Kendi düşüncelerine kaşlarını çatıp eline iğneyi aldı.
"Sakin ol." dedi Draco'ya "Acımayacak."
"Acıyacağını biliyorum."
"Madam Poffrey'i bekleyelim istersen."
Draco içine büyükçe bir nefes çekip ciğerlerini boşalttı. Eh, erkek olma zamanı gelmişti ha?
Hermione'nin kendisi için endişelenen gözlerini görünce içindeki gülümseme içgüdüsünü durduramamıştı. Weasley nasıl olur da her gün bu suratı görüp bu kadar aptal olmayı başarmıştı anlam veremiyordu. Kızın bakışlarında insanı cesaretlendiren, güç veren bir şey vardı. Soğuk bir kış gününde çıtırdayan şömine ateşine benzetiyordu kızı. Sert, yakıcı ve korkutucu. Ama nasıl yaklaşacağını bilirsen, huzur verici ve ısıtıcıydı. Sanki kendisini daha iyi olmaya, daha iyisini yapmaya usul usul zorluyordu. Ve Malfoy ilk defa, bir baskının altında bu kadar rahat hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wounds // Dramione
Fanfic"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. Dramione etiketinde #1 @05.02.2023 hp etiketinde #1 @28.02.2023