15; sırf istediğin ilgiyi alamadığın için insanları cezalandırıyorsun.

2.8K 244 150
                                    

15; Sırf İstediğin İlgiyi Alamadığın İçin İnsanları Cezalandırıyorsun.

Utanmadan, hiç de "ayıplanırım" tereddüdü yaşamadan ayrılmamı tavsiye ettiğinde gayet ciddi olduğunu görmek şaşırtıcı sayılmazdı, o her zaman cüretkâr davranmayı seçmişti, yüreğim her hareketine razı olunca karşı çıkacak takatim kalmıyordu. "Böyle bir şey olmayacak," dedim manipüle edilmiş sesimle, elleri belinin iki yanındayken dudaklarını ciddiyetle dişlemeyi bırakıp "hah" sesi çıkardı, etrafta devam eden curcunaya göz atıp bana döndü, istihzanın kurumlandığı kürelerini tüm bedenimde gezdirdi, ağzındaki baklayı çıkaracağı sırada kız arkadaşı yanımıza gelmişti. "Sakinleşti mi agresif yarışçımız?" dedi sevgilisinin ruh halini yoklayan bir tavırla, oğlandan ses gelmeyince sakladığı neşesi gün yüzüne çıktı, "birlikte döneriz diye bensiz gitmelerini söyledim," dedi, üçümüzün aynı arabada yolculuk etmesi kulağa gerçekdışı geliyordu. Kızın yüzüne bile bakmayıp, "Nasıl geldiysen öyle gidersin," dedikten sonra tafralı adımlarıyla uzaklaşmasına sevinç içinde eşlik ettim, kaynağını çözemediğim sinirini ona da yansıtması hoşuma gitmişti. Yalnız kaldığımız an, az önce söylemek üzere olup da söyleyemediği şeyi açık eder diye hayal etsem de arabada hiç konuşmadı, ayak uydurmak alışkanlığım haline gelmişti.

Sokak kapısından içeri, sesimiz soluğumuz duyulmaz bir biçimde girdiğimizde evin sıcaklığına şükretmeden edemedim, dışarıda ağaçların kuru dallarına tutunmuş birkaç yaprağı titreten bir soğuk esiyordu. Babama görünmeden odaya çıkma mücadelesi içinde, parmak uçlarımızda ilerlerken salondan gelen tartışma sesleri ikimizi birden durdurdu, şaşkınca sesin geldiği yöne baktık. "Beni bununla tehdit etmeyi bırak," diyordu annemin tahammülü kalmadığını haykıran sesi. "Seni tehdit etmiyorum. Sana dikkatli davranmanı söylüyorum." Babamın alışılagelmiş o vâkıf duruşu yerli yerindeydi, arkamdan neler döndüğünü merak edip içeriye kulak kabarttım, arkadaşımsa aile kavgamızın ortasında kalmaya niyetli olmadığından odama çıktı. "Jimin'in bunu öğrenme ihtimali en çok beni korkutuyor." Boğazım kurumuştu, hep böyle gürültülü mü üflerdim nefeslerimi, kalbimi hızlandıran da neydi, şimdi kaşlarım taşınması müşkül bir yüktü, susmayıp konuşsunlar diye can atarak bekledim. "Bu testi yaptırma sebebinin korku olduğunu mu söylüyorsun bana? Senin yıllardır tek istediğin benden kurtulmak ama başaramayacaksın." Sonrasında sesleri iyice alçaldı, duymakta zorluk çekmeye başlayınca karşılarına çıkma gereği duydum, gizlice dinleyip odama kaçmak gözüme korkakça gelmişti, görüş açılarına girdiğim an suspus oldular, ifadesiz tutmaya çalıştıkları suratlarında kol gezen gerginliği okuyabiliyordum. "Bana bir şey mi diyeceksiniz?" diye sordum ihtiyaçla, tavrım "lütfen bir şey deyin" der gibiydi, annem bir an kararsızlık yaşamanın ardından konuşacak oldu, size yemin ederim ödüm koptu, dimağıma yerleştirdiğim kusursuz anne figürüne zeval verecek diye, ona yakıştıramayacağım ya da açıklamasını yapamayacağım bir hareketi olmuştur diye, varlığını hissedemediğim anne sevgisinin yokluğunu göreceğim diye korkuyla doldum, diyeceklerinden en az benim kadar korkan babam anneme susmasını ima ederken mağlup sesimle "iyi geceler" dileğinde bulunup odama koştum.

Odama girmekten son anda vazgeçip aynı kattaki misafir odasına girdim, odaya bağlı balkona çıkıp gökyüzüne bakmak rahat bir nefes aldırdı, hava soğuktu fakat yine de üşümüş hissetmiyordum, sanki zihnim bedenimi bir şekilde ısıtmanın yolunu buluyor, daha fazla soğuğu kendine çekiyordu, bir saat önce en yakın arkadaşım tarafından kıskanıldığıma şahitlik eden yıldızlar şimdi hüznüme ortaklık edip bulutların ardına saklanıyorlardı utana sıkıla. Ortak hiçbir yönleri kalmamış bu çiftin, benim bilmemi istemedikleri, bilmemem için adeta birlik oldukları şeyin ne olduğunu dile getirmeyi de kabullenmeyi de erteleyebildiğim kadar erteledim, acınası bir pervasızlıkla sarılmıştım kaçmaya, kaçmak yüzleşmekten daha hafifti. Belli bir vaktin ardından Jungkook, yanıma geldi. Konuşmadan, birbirimize bakıp yaslanmadan yalnızca oturduk, dışarıyı seyrettik. Onun yanımda durması bir bakıma bana güç verdi diyebilirim, o varken ağlamak onurumu kıracağından kendimi tutmayı başardım, gece boyu içimdeki hüzne rağmen gözümden tek bir gözyaşı bile düşmedi, ara ara karnımın ezilirce kasılmasını, gözlerimin sızım sızım sızlamasını saymazsam sakin bir geceydi. Bir aralık, babam, kan çanağına dönmüş gözleriyle bulunduğumuz yere geldiğinde şaşırmadım, odamda bulamayınca evde dört dönüp beni araması kaçınılmazdı, aramızda her ne yaşanırsa yaşansın benim iyi olduğumdan emin olmak istiyordu, böyle zamanlarda ondan ayrı bir eve çıkma fikri aklıma köklüce yerleşiyordu, kendimle sınamak elimdeki tek kozumdu ve bana olan zaafını son kırıntısına kadar kullanmak içimi rahatlatıyordu. "İyisin değil mi?" diye sorarken yanıtsız bırakacağımı biliyordu, beklemeden konuşmaya devam etti, "annen öylesine uğramıştı, şimdi gitti, istersen söylerim yarın bize gelir, hatta gece bizde kalır, neyse bunları yarın da konuşabiliriz, sadece iyi olduğundan emin olmak istedim, evet, iyi geceler ikinize de, bakma bana öyle Jungkook, ah evet, gidiyorum, siz keyfinize bakın, evet."

shameless friend,, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin