3; Sence Ben Kolay Kolay Aşık Olur Muyum?
İçimde inanılmaz bir coşkuyla kapının önünde dikiliyordum. Tutkuyla bağlandığı ülkesini kurtarma fırsatı verilmiş bir erden farksız olarak dimdiktim. Büyük bir mutluluk içinde geleceği anı bekliyordum, sözleştiğimiz saatin gelmesi an meselesiydi, bunun bilinciyle derin ve fısıltı şeklinde bir nefes verdim, buluşmak değil de neydi yaptığımız? Belki, gizlice evden kaçıp babamın arabasını araklamak da denebilirdi ama benim seçimim "buluşma" demekten yanaydı. Bana sorsa bütün günü evde geçirmeyi yeğleyeceğimi iyi biliyordu, bu yüzden onun karar verdiği yere gidecektik. Nere gideceğimiz bana sürprizdi, umuyordum ki kafa dinleyebileceğimiz bir yerdi, gerçi yanımda o olduktan sonra nereye gideceğimiz konusu tamamen teferruattı.
Sabah okulda, dersi dinlermiş gibi gözüken çocuk birden gülümseyince davulu andıran kalbimin atışlarını duymazdan gelerek bana bakmasını bekledim, bakışlarını aptal tahtadan bana çekmesi yarım dakika almıştı. Yüreğime yarım saat gelen bir yarım dakika. Gülüşünü olduğum yerde tepinecek kadar hızlı fark etmemin sebebinin onu alttan alta izlemem olduğunu bildiğinden, manidar bir bakış eşliğinde döndüğünde "ne oldu?" derce baktım. Merakın doruklarında pervasızca gezinişimi alayla süzmenin ardından sırıtmayı bir kenara bırakarak asla dinlemediği öğretmene ilgili bakışlar sunmaya başlamıştı. Bilinçli öğrenci ayağına yatması sinirime sinir katarken zavallı öğretmeni bilakis şevke getirmişti. Aklına ne geldiğini delice merak ettiğimi adı gibi biliyordu, sinirim ona zevk veriyordu. Dişlerimi sıkarak çalmasını beklediğim zil, tüm tizliğiyle kendini duyurduğunda derin nefesler veriyordum. Merakıma rağmen sormamak için kendimi tuttuğumu biliyordu ama dediğim gibi sinirimden zevk alıyordu, çantasını aheste aheste sırtına geçirip ayağa kalktığında pes ederek ismini seslendim.
"Aklıma çok güzel bir şey geldi ama..." Oyuncu bir edayla, söylemesine değip değmeyeceğini hesap eder gibi gözünün tekini kıstı. Benim yerli yerindeki heyecanımı görünce istediğini almış tavrıyla, "Sen kesin korkarsın," diye tamamladı sözünü. "Neyden korktuğumu gördün şimdiye kadar?" dedim. İddialı halimi ciddiye almadı. "Garajınızın gözdesini birkaç saat yuvasından ayıralım desem tamam diyeceksin yani, öyle mi?" diye sordu. Tahmin ettiğimden katbekat mesuliyet isteyen fikir ilkin gözümü korkuttu. Hem havam sönmesin hem gönlü olsun diye onaylamaktan başka çarem yoktu. "Öyle," dedim. Şaşırdı, belki ısrar etmeyi planlamıştı. "Bu gece," dedi. İş ciddiye binince etraflıca düşündüm, imkansızdı. "Babam hayatta izin vermez." Islah olacağım günü bekliyor olmalıydı, onaylamazca kafa salladı. "Babandan izin istemeyeceğiz zaten." Anlayamadım. "İzinsiz mi alacağız arabayı?" Hayrete düşmüş ifademe karşın güldü, evet dedi. Nasıl yapacağımızı sorduğumda onu düşünmenin de bana kaldığını söyledi. Bekçiye gidip beni ve arkadaşımı araklık yaparken gördüğünde sessiz kalması adına işiyle tehdit etmek dışında aklıma bir fikir gelmedi.
Sözleştiğimiz vaktin üzerinden biraz geçince gelmeyeceğine inanan tarafımın sesi yükseldi. Gelirken başına bir şey mi geçti ya da abisi babasına bir hatasını yumurtladı da babasının elinden kurtulamadı mı diye binbir türlü senaryo türetmeye koyuldum. Aceleyle telefonunu çaldıracaktım ki, karanlıkta silüetini seçtim. Mutlulukla mayıştım, şimdi sarılsak ne güzel olurdu... Hızlı adımlarla yanına gittiğimde bekçi korkulu gözlerle bahçede dolaşıyordu. Tek tük kelimelerle anlaşıp garaja geçtik, en beğendiği arabanın başında dikilip bana dönmenin ardından sırıttı, çocuksu heyecanı parıltılı gözlerinde görmek mest etti. Koltuklara yerleştiğimizde bir yandan direksiyonu sıvazlıyor, diğer yandan kendi kendine, "Arabaya bak... Makine ustasına bak... Sen benim olacaktın var ya..." diye mırıldanıyordu. Bekçinin kireç tutmuş yüzü arkamızda kalırken araba, fenerlerin gösterdiği yolu takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.