13; Kız Arkadaşım Duysa Rahatsız Olacağı Daha Neler Var Bilmek İster Misin?
Aklım büsbütün yatağımda dinlenen bedende, parmaklarım benim için anlamı ölçülemez boyuttaki çerçeveyi sarmalamış, ona aşık olduğumu itiraf etmeme müsaade bile etmediği günün burukluğuyla gözümün önünde ölümün ucundan döndüğü dünün korkusu ahenk içinde midemi deliyor, yaşadıklarımı tekrar tekrar gözlerime bir perde gibi indiriyordu, bir okul çıkışında güneşin yüzümüze nasıl tatlı denk düştüğüne dair dil dökerek çektiğim fotoğrafı çerçeveletmekle ne iyi etmiştim, şimdi her istediğimde onun o münevver suretini dalgın dalgın seyredebiliyor, kameraya attığı çapkın bakışı üzerime alınıp aptal kalbimin işini aksatmasıyla imtihana tutuluyordum.
Bu uyuyan güzel beni çok zorlamıştı, bir haftadır içimde kopan fırtınaların haddi hesabı yoktu, ne düşüneceğimi şaşırmış, bana tattırdığı en uç hislerle baş etmekten veya baş ettiğimi sanmaktan yorulmuştum, bitik durumdaydım, sadece onu seyrediyor ve sakin kalmaya çalışıyordum. Kendi çapımda aşkımı itiraf ettiğim mektuba gösterdiği tavır beni şüphesiz sarsmıştı, böyle hayal etmemiştim, kafamda kurup yavaş yavaş inanmaya başladıklarıma şimdi yalnızca acıyla gülüyordum, onun da bana karşı boş olmadığını sanarak, evet buna cidden ihtimal verdim, büyük bir hata yapmıştım, ondan gelecek en ufak bir sevgi kırıntısına o kadar açtım ki verdiği değer gözlerimi karartmıştı, dediklerinde, yaptıklarında, bakışlarında farklı bir anlam aradım, aradığımı bulamayınca kılıfına uydurmaktan gocunmadım, tüm cesaretimle karşısına çıktığımda mektubu benim yazmama ihtimal dahi vermeyişi beni şoka soktu, ona nasıl takıntılı olduğumu bilmesine rağmen bağımlılığımı aşka yormuyordu, beni o hoyratın da söylediği gibi "kontrolcü" görüyordu, hayatımda yeri olmayan biriyle aynı fikre sahip olması onun utancı olmalıydı diye düşünüyordum, bana karşı bir şeyler hissettiğine inanmak da benim utancım olmalıydı sanırım. Böyle olduğu halde ona kızma fırsatımı bile elimden almayı başarmıştı, "evden çıkmam lazım, gelip beni al" diyerek her şeyi unutmama sebep oldu, bana ihtiyacı olduğunu bilip de ona kızgın kalmam mümkün müydü emin değilim fakat onun yanında olmamam imkansızdı, bu yüzden "gel" dediği an kırgınlığımı, şaşkınlığımı yastığımın altına saklayıp çıktım evden, tek bildiğim beni çağırdığıydı. O hovarda işime burnunu sokmasaydı ikimiz şu anda olduğu gibi benim yatağımda, yastığımın altına sakladıklarımı tatlı tatlı konuşarak onu affetmem için birlikte absürt bahaneler üretiyor olabilirdik, kendi evine götürmesi bir yana ona yapmaya çalıştıkları olayları dönüşü olmayan yollara sürüklemişti, şahsım o çocuğun notunu tanıştığımız gün verdiyse de bana asla kulak asmayan bir arkadaşa sahiptim, defalarca kez bu mahalleden aklıselim birinin çıkmayacağını, hepsinin eğitimsiz, denetimsiz, densiz, umarsız tabakaya ait olduklarını anlatmıştım, gökyüzünde parıltısını hiçbir zaman gösteremeyecek değersiz yıldızlardı onlar, onun gibi büyüdükçe parlayan, parladıkça büyüyen bir yıldıza katacakları hiçbir fayda olamazdı, yalnızca ışığından saçılanlara çöreklenirler ve bununla gururlanmaktan gram utanmazlardı. Meltemin hırçınından sakındığım, karnı açsa karnımı doyurmaktan korktuğum, biraz mutsuz görünse gönlü olsun diye tüm dünyayı önünde madara edeceğim arkadaşım gözlerimin önünde bayılınca ne yapmam gerektiğine karar vermem çok sürmedi. Önce bir aptal gibi o densizden yardım istedim, neden bayıldığını ya da iyi olup olmadığını ondan öğrenebileceğimi sandım, donuk ifadesiyle kalakaldığını görünce "iş başa düştü" dedim içimden, "kendini toparla, sana ihtiyacı var." Vakit kaybetmeden babamı aradım, bir tek o sakin kalmayı başarıp krizi yönetebilirdi, ona olanları dosdoğru anlatınca polisi de ambulansı da aramadan kendisini beklememi söyledi, peşinde iki arabayla apartmanın önüne geldiğinde tüm sokağın ilgi odağı olmuştu, yanında getirdiği iri bir adam yerdeki bedeni havaya kaldırıp apartmandan çıkarırken şok nidaları, yargılayan mırıldanmalar, hararetli fısıldaşmalar her taraftaydı, kimin ne dediğiyle ilgilenemedim, babamın o hovardayı ensesinden tutup kendi bindiği arabaya çekmesini yorumlama vaktim olmadı, o sırada baygın gözüken arkadaşımın yerleştirildiği arabaya binmeye diretmekle meşguldüm, keza hastanede yaşadıklarımız da filmden kesitlerdi, ailesinin gelip babamla tanışmaları, o çirkin suratlarında okunan "ayağını denk al" tümcesi, babamın gereken her işle ciddiyetle ilgilenmesi, yanağıma attığı tokadın manevî izi geçmemişken annemin hastaneye gelip gidişleri... tüm hücrelerimle ilgilendiğim tek husus Jungkook'un sağlığıydı. Şükürler olsun parlak gözlerini aralamış, yüreğime su serpmişti, ailesinin evde onunla ilgileneceğinden şüpheliydim, odasını havalandırmayı dahi düşünemeyecek kadar görgüsüzlerdi, onlara güvenemezdim, bu yüzden babama söyleyip birkaç günlüğüne bizim evde kalmasını sağladım, dünden beri gözümü ondan ayırmamıştım, iyi hissettiğini söylese de yataktan çıkmasına izin vermedim, yeterince dinlendiğinden emin olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.