(selamlar,, 🥰 oy ve yorumlarınıza talibim.)
20; Çok Korkuyorum, Ya Sen De Gidersen?
Henüz akşam oluyordu, adam arabasından inip rutubetli binaya girdi, adımları hızlıydı, kafasındaki fikirler hem net hem belirsizdi, bir an için kendinden oldukça emin kapıya vururken bir an sonra tereddütle arkasını dönüp gitme ihtiyacı hissediyordu fakat hayır, işte gelmişti, buradaydı, yapması gerekeni yapıyordu, başını iki yana salladığında tüm kararsızlığı silinip gitti. Kapı açıldı, kapıyı açan kadın adamın giyim kuşamını şöyle bir inceledikten sonra hiç adeti olmadığı hâlde kibar davranarak, "buyrun?" diye sordu, adam evin küçük oğluyla görüşmek istediğini izah etti, kadın adamın kim olduğunu anlamıştı, eve buyur etti, adam içeri girerken kadın onu baştan ayağa süzdü, adam kendisiyle aynı yaşlarda olmalıydı, neden zamanında karşısına böyle ayağı yere basan erkek çıkmamıştı ki! Adam, kadının içerleyen bakışları altında küçük oğlanın odasına girdi, oğlan elinde telefon, arkadaşını ikinci defa aramak üzereyken onu görünce serseme döndü, "iyi akşamlar," dedi şaşkınlığını gizlemeye çalışarak, adam direkt konuya girmek istiyordu, "biliyorum haber vermeden evine gelmem büyük ayıp, ama vakit kaybedemezdim, çünkü seninle önemli bir şey konuşmak için geldim," dedi ve odanın kapısını ardından örttü, oğlan, "sizi dinliyorum," deyince adam, "Jimin," dedi ve ikisi de aynı anda derin bir nefes aldı.
"Okuldan çıktıktan sonra annesinin evine götürmüş şoför onu, evden çıktığında perişan gözüküyormuş, tek başına döneceğini söyleyip şoförü göndermiş ve işte üç saattir ondan haber alamıyorum. Bu üç saat içinde seninle konuştu mu?" Oğlan, adamın "üç saat" derken göz bebeklerinin nasıl titrediğini görünce arkadaşının kendisinden bir an için haber alamasa nasıl yalpaladığını görmüş oldu. "Hayır. Beni okuldan sonra hiç aramadı, çağrı attım ona da dönmedi." Bu cümleden sonra ikisinde de hummalı bir düşünce seli başladı, oğlan, demek ne olduysa o evde oldu diye düşündü, nihayetinde akıl yürüterek varılacak sonuç buydu, annesiyle kavga etmiş olmalıydı, "fakat bana neden haber vermiyor" diye düşünmeden de edemedi, arkadaşını aradığı hâlde cevap alamadığı çok nadirdi, demek ki kimseyle, hatta kendisiyle bile, konuşamayacak kadar kötü hissediyordu. "Nereye gitmiş olabilir sence?" Hep güçlü, vakur duran adam şimdi öyle çaresiz öyle perişan görünüyordu ki oğlanın vicdanı serçenin titremesi gibi titredi, sorunun cevabını müthiş bir hızda tasnif edip düşündü. "Aklıma birkaç yer geliyor ama..."
Vakit kaybetmeden evden çıktılar, oğlan tek başına gidip arayacak, adam da tanıdığı polislerden akıl alıp arama başlatmaları adına ricada bulunacaktı. Etraf kararmıştı, oğlan, ilkin onunla ilk defa karşılaştıkları yere, halısahaya, bakmayı amaçlıyordu, eğer orada değilse piknik yaptıkları yere, o koruya, gitmeliydi, orası da değilse en çok takıldıkları kafe vardı, hiçbirinde yoksa "eninde sonunda benim yanıma gelecektir" diye düşünüp kendi evinde bekleyecekti. Telaşa kapılması gerektiğine inanmıyordu, en yakın arkadaşını gayet iyi tanıyordu, yalnızca sakinleşmeye, kafa dinlemeye ihtiyacı var diye düşünüyordu, yine de meraklanmamak elde değildi, kendisi kafası esince çekip gidebilecek cesarette biriyken arkadaşı tıpkı bir bumerang gibi her savrulduğunda savuran kişinin eline dönüyor, asla yolundan şaşmıyor, yorulmuyor, sızlanmıyordu, öfkelense de kırılsa da büsbütün rest çekip gemileri yakamayacak olması tartışmaya kapalı bir konuydu, böyle olduğunu biliyor olmak oğlanı istemsizce mutlu etti, arkadaşı tanıdığı en sadık insandı. Çoğu zaman onun ilgisini boğucu buluyor, "nefes almama izin ver" deyip ondan resmen kaçıyordu, her şeyine karışmasına ayar oluyor, ta ki kırıldığından emin olana dek bağırıp çağırıyordu, ama nadir anlardı ki arkadaşının yorulmak bilmeyen sadakati hayatının tek anlamı oluyordu, sahiplenişi göze sevimli geliyordu, böyle zamanlarda onu tutup özensiz öpüyor ve afallayışını seyrediyordu, ah... evet, şüphesiz Jungkook, Jimin'i gelişigüzel öpmeyi çok seviyordu, onu susturmanın en hoş şekliydi, onu susturmanın ve utandırmanın... çünkü utanınca dünyanın en sevilesi insanına dönüşüyordu, kimi zaman arkadaşına alıcı gözüyle bakıyor ve "aman tanrım," diyordu, "gayet iyi aslında." Ama emindi, arkadaşı aralarında bir şey yaşanmasını katiyen istemiyordu, onu öpücüklere boğarken kaçmasından belliydi, aslında istese oğlana istediği her şeyi yaptırabilirdi, işte Loona'dan sırf o istiyor diye ayrılmıştı, duyunca tepkisi memnun bir tebessümden fazlası olmayacaktı, biliyordu, ne bekliyordu ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.