26; Sen Benim Her Şeyimsin... Affet Beni Canparem...
Birkaç saat sonra evin dış kapısı açıldı. Jungkook, Jimin'in aramalarını şuuru büsbütün yerinde olmasına rağmen cevapsız bırakmış ve evde bir başına ziyadesiyle ıstırap çektiğinden emin olana dek dışarıda vakit öldürmüştü. Öyle düşünüyordu ki, arkadaşı ancak canı ta derinden yandıysa ilgiyi hak ediyordu, arkadaşının gözlerindeki yardım çığlıklarına denk gelirse kalbine sancı dolduran bir pişmanlık yaşıyordu, "seninle anlaşmak neden bu kadar zor?" diye söylenmekten kendini alamıyordu, halbuki dostluklarının ilk zamanlarında öyle iyi vakit geçiriyorlardı ki oğlan çocuktan ayrılmak istemiyordu.
Jungkook kafası dolu bir şekilde eve girip kapıyı kapattığında ortalıkta hiç ses olmamasına şaşırdı, kendisi dışarıda iken arkadaşının uyuyor olmasına ihtimal vermemişti, "büyük olasılıkla öylece oturmuş odama girmemi bekliyor," diye düşünüyordu, odasında kimse yoktu, evde ölüm sessizliği vardı, içinde endişe tohumları filizlenirken salona girdi, gördüğü manzara karşısında asıl şaşkınlığını yaşadı, arkadaşı annesiyle koyun koyuna kanepede uyuyordu, oğlanın içini kapkara bir pişmanlık sardı, annesinin güler yüzüyle tek başına savaşmak zorunda kaldığı için aradığını bilseydi her şeyi bırakıp gelirdi fakat arkadaşını, kızla geçirdiği vakti zehir etme niyetinde zannediyordu, "yalancı çoban hikayesine benzedik," demek istedi ancak arkadaşını böyle eziyet dolu bir anda yalnız bırakmış olmak vazgeçirdi, "zaten eziyet çeksin diye onu bu hâlde bırakmadım mı?" diye düşündü ardından, "acı çeksin istiyorum ama acı çektiğini bilmeye dayanamıyorum."
Oğlan günün sonrasında da bu nadim ve mahçup vaziyeti devam ettirdi, ne var ki arkadaşı hatasını düzeltmesi veya telafi etmesi için oğlana hiç fırsat bırakmadı, tüm soruları geçiştirip anlatmamayı tercih etti, dün akşama kadar kendisine kızgın olan oğlanın şu an pişmanlık yaşıyor olması işine gelmişti, sanılanın aksine annesiyle aralarındaki buzları eriten bir akşam geçirmesine rağmen elbette aramaları cevapsız bırakmış olmasından sonuna kadar faydalanacaktı, hulâsa, zulme uğramış gibi kendini acındıracaktı, böylece, "üzülmüş gibi davranmayı bırak, bana da hak ettiğim zorbalığı yaşatan biri olması hoşuna gidiyor biliyorum," diyor ve arkadaşına hiç unutamayacağı buhranlar yaşatıyordu fakat Jimin'e göre arkadaşının canının ne kadar yandığı önemli değildi, önemli olan gitmemesi, terk etmemesiydi.
Aralarındaki buzlar eridiyse de Jimin'in rahatsızlık duyduğu bir sorun yerli yerinde duruyor, neşesiyle çocuğun keyfini kaçırıyordu, "dönmeyince bir bakayım dedim," diyen beden tam karşısına dikilmişti, karşılık alamayışını önemsemedi, sanki olması gereken buymuş gibi bozulmadan, "kahven soğuyacak," diye tekrar konuştu, "sana içmeyeceğimi söylemiştim," diye yanıt aldı, "sen buradayken dikkatini derse veremiyor, biliyorsun." Jimin, kıza hırsından boğularak baktı, arkadaşının hayatında bulunduğu konum itibariyle kıza ayar oluyor fakat kızın kötü niyetli olmadığını bile bile ona kin besleyemiyordu, kız engebesiz bir yolu andırıyordu; kafasında ne varsa göz önündeydi, gizlisi saklısı, yokuşları veya yol ayrımı yoktu, dümdüz devam eden bir şoseydi. Bu sebeptendir ki tartışacak bir konu bulmayı geçin arkasından edilecek bir dedikoduya bile mahal vermiyordu, "babama yazıp geliyorum," diyebildi eli telefonuna giderken, Mina, "ben de kahveni yeniliyorum," deyip uzaklaşınca oğlan iyiden iyiye köşeye sıkıştığını gördü, kız ne derse ona uymak zorunda kalıyordu ve bu, oğlanın asabının kaldırabileceğinden çok fazlasıydı.
Günlerdir aynı düzen devam etmekteydi, Jungkook, "seni olimpiyata ben hazırlayacağım," lafının arkasında duruyor ve her okul çıkışında kızla kütüphaneye ders çalışmaya geliyordu, oturup da kitaptan iki kelime okumaya katlanamayan oğlanın saatlerini neden kütüphanede çürüttüğünü söylemeye hacet yok, kızla arkadaşını yalnız bırakmak istemiyor, ikisinin ne konuştuklarını, neye gülüştüklerini merak ediyor, eh arada sırada sabrının sonuna gelerek, "nefes almaya," diyor ve işte şimdiki gibi geri dönmüyordu, kız bu defa çocuğun kaçışını görmezden gelmek istemedi ve oğlanı çağırmaya gitti. Kızda hiçbir art niyet olmadığı için oğlan zorluk çekiyordu, "onu senden kıskandığım için mutlu hâllerinizi görmeye katlanamıyorum, bundan dolayı kaçıyorum," dese kız onu anlamayacak, "o vakit bizimle gelme," diyecek, oğlan, "bensiz ne yaptığınızı, nasıl bakıştığınızı, karşı karşıya mı yoksa yanyana mı oturduğunuzu görmem şart," dese kız onu yine anlamayacak, "sorsan söyler, peşimizde dolanman büsbütün meşakkat," diyecek ve oğlan da, "fakat nasıl emin olacağım?" diye soracak, kız da nutku tutularak pes edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.