14; Onu Senin Yanında Görünce Deli Oluyorum
Görüp görebileceğim, tadıp tadabileceğim en açık yürekli öpücüğü benimle paylaştığında dudaklarının dudağımla çarpışması gök gürültüsünü anımsattı, sağanak şeklinde yağan yağmur taneleri göğsümüzden kayıp ayaklarımızın altında kuruyor, yalnızca göğsümüzü ıpıslak bırakıyordu, etrafımızı saran pastel bulutlar sinsice dimağımızı kuşatıyor, onun benimsediklerini düşünmemiz adına tüm kudretiyle diretiyordu, çılgınlıktı bu, bana karşı bir şey hissetmediğini bildiğim hâlde öpücüğüne karşılık veriyor, sonrasını hesaba katmayı reddediyordum, dudaklarının dudaklarımı emişi aklımı başımdan alıyor, geriye yalpalayan bir muhakeme bırakıyordu, yüreğim çırpındıkça aşk gölüne batmakta, kendisini bu göle atan kişiden yardım dilendiğini fark edemeyecek kadar gülünç bir vaziyette idi. Odamın kapısının tıklanmasıyla ne kadar ileriye gidebileceğimizi öğrenemedim, dudaklarımı sarmalayan dudaklar birden geriye çekilince yarı yolda bırakılmış hissettim, hangi aralık kapandığının farkına varamadığım gözlerimi açtığımda vücudumdaki yangın iyiden iyiye harlanmıştı, kendime tam olarak gelemediğimi gören arkadaşım, kapının ardındaki kişiye "gir" demekten gocunmadı, işten henüz gelen babam ikimizi şöyle bir süzüp bize doğru bir iki adım attı, utançtan yanaklarımın kızardığını hissediyor, zavallı adamın suratına bakamıyordum, oysa ne utanılacak lafları söyleyen ne de böyle ateşli bir öpüşmeyi başlatan bendim, babamın bana bakarak sorduğu soruyu duyacak kadar dünyaya dönmüş olamasam da bir tahminde bulunup iyi olduğumuzu mırıldandım, akşam yemeğini birlikte yememizi rica edip odadan çıktığında utancım zirveyi tırmanma derdindeydi, "acıkmıştım zaten" deyince ona bakmadan edemedim, inanılmaz bir mahluktu, tanrının yarattığı anlaması en müşkül mahluktu. Bütün yemek boyunca bana dediklerini ve dediklerinden çıkarmam gerekenleri düşündüm, onun da bana karşı bir şeyler hissettiğine inanmamı emreden tarafım ara ara gülünç geliyordu, bir şeyler hissetse mektubumu öyle aşağılar mıydı, bakışlarımdaki doyurulmamış aşığı görmez miydi, hepsini geçtim karşımda gizlenmeyi katiyen bilmeyen, cüretkârlığından biraz olsun ödün vermeyecek kadar cimri, şeffaf birisine yakışmıyordu, onu tanıdığımı söylüyorsam bana karşı hisleri olma ihtimalinin kuruntudan ilerisi olmadığını peşin kabulüm bilmeliydim, beni arzulamasını başka bir yöne çekmemeyi başarabilsem de dimağımı kuşatan o temasa uydurabileceğim bir kılıf bulamıyordum, onun beni duygusuzca öpmesi benim ona hissettiklerimi yok edemezdi, o hisler dağlarca heybetiyle ruhumu sarmışken oyununa ortak olamazdım, o arsızdı, hayatta hiçbir şeyi üzerine düşünecek kadar kafaya takmazdı, önemsemezdi, benim dur demem icap ediyordu fakat önce akşam yemeğimizi yemeliydik.
Kafamı kumdan çıkardığımda babam aklımdan çıkmayan arkadaşıma, o hovardanın ne kadar tehlikeli biri olduğu, onunla görüşmemesi gerektiği, bir daha üçümüzün bulaştığı bir bela olursa yapacağı tek şeyin beni kurtarmak olduğu hakkında dil döküyordu. Babam müdahale etmeseydi hem öğrencilik hayatının hem kariyerinin ne gibi durumlarla yaftalanacağını hayal etmesi dahi o dengesiz çocukla arkadaşlığını bitirmesine yeterdi, artık görüşmeyecekleri fikrine sıkı sıkı sarılmışken babamın bakışları bana çevrildi, "Annenle tartışmışsınız sanırım," diyerek içine düşmek isteyeceğim son muhabbetin muhalefeti yaptı beni. Hımlayarak onayladım, nedenini sordu, önemli olmadığını söyleyince konuya yarım saat önce doğrularımı yanlışlarımı altüst eden çocuk dahil oldu. "Ben varım diye rahat konuşamıyorsanız giderim." Ricacı bir edayla itiraz ettim, "hayır, konuşulacak bir şey yok." Arzulasam dünyayı sırtına yüklenip yüküne razı olacak babam, konuşmak istemediğimi anladığı hâlde susmamam için ısrar edince şaşırdım. "Birbirinize tavır aldığınızı ilk kez görüyorum, merakımı mazur gör." Tavır alan tek kişinin annem olduğunu söylemenin ucundan döndüm, işin ucu hem yanağıma tokat savuracak hem bana tavır alacak kadar gaddar kadına affetmesi için yalvardığımı söylemeye varacağı için kendimi tuttum, babam o günü öğrense annemi hayatımdan çıkarmak için elinden geleni ardına koymazdı, çocuğuna şiddet uyguladığına dair tutanak tutup nafakayı iptal ettirir, uzaklaştırma kararı aldırırdı, evimizin elli kilometre yakınına bile yaklaştırmazdı, bunca ördüğü duvarın sebebine dair aklıma gelen ihtimaller huzurumu kaçırıyor, huzursuzlandıkça üzerine düşünmekten kaçınıyordum. "Konuşmak istemiyorum," dedim yekûn çeken bir tonla, bereket versin üzerime gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fiksi Penggemarjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.