12; Korumacı Arkadaş Rolünün Arkasında Daha Ne Kadar Saklanabileceksin?
Karşımda, gözleri ışıl ışıl, burnu ufacık, suratında memnun bir ifadeyle annem oturuyordu. Beni ziyarete gelmek için beklediğimden, veya onun alıştırdığından diyelim, erken davranmıştı. Elinde, birlikte bakıp üzerine konuşalım diye evinden getirdiği fotoğraf albümü vardı, ailemizin bir bütün olduğu günlere ait fotoğrafların içinde daha önce görmediklerim de vardı, bu yüzden hepsini tek tek inceliyor, çekildiği zamana ait ayrıntıları büyük bir açlıkla dinliyordum. "Bu fotoğrafın çekildiği gün babana, hamile olduğumu söylemiştim. Kutlama yemeğindeydik." Şimdikinden oldukça genç ve enerjik duran babam kamerayı yok sayıp büsbütün anneme bakıyor, onu hülyalı bir edayla, üstelik alenen, seyrediyordu. Bir kadına böylesi büyük bir aşkla bakan adam, ne yaşanmıştı da onunla aynı yatağı paylaşmaktan kaçar olmuştu, onların neden ve nasıl ayrıldıklarını bildiğimi sanıyordum fakat babamın anlattıklarına karşı içimde hep bir şüphe vardı doğrusu. "Çok şaşırmıştı ama inan çok mutlu oldu." Başını, kendine hak verirce salladı. "Neden şaşırdı?" Bu soru, annemin mücehhez duruşunu derhal bozdu. Babam, menisi annemin vajinasına dolarken ne yaptığını bilmiyor olamazdı, annemin doğum kontrol hapı içtiğini söyleyip içmemesi ihtimali dışında duruma izahat getiremiyordum. "Bilmiyorum," dedi bahane uydurur gibi. "O gün senden başka bir şeyi ne düşündüm ne umursadım." Yadırgayıcı ses tonu, merakıma en iyi cevabı veriyordu, geçmişi kurcalamamdan rahatsız olmuştu, ben de kısa kestim. "Neden seninle daha sık görüşemiyoruz anne?" Konunun değişmesine sevindiğini gizlemedi. "Çalışıyorum, biliyorsun. Evlerimiz de ayrı olunca..." Dudakları düz bir çizgi halini almışken omuz silkti. "Keşke sen de bizimle yaşasan," dedim sıkkın bir sesle. Gülümsemekle yetindi. "Babamla tekrar birlikte olmanızın bir yolu yok mu?" Çocuksu hayallerimin hepsini silip atamıyordum kafamdan işte. "Bu imkansız." Sadece ağzıyla değil; tüm aklı, vicdanı, benliğiyle cevaplamıştı. "Anne," dedim aklıma takılanı sormakta kararlıyken. "Babam seni aldattı mı?" Yüzüme büyük bir şokla baktı, beti benzi atmıştı. "Nereden çıktı bu şimdi?" Dudağının titrediğini görmeyeyim diye ısırınca sabırsızlandım. "Tekrar bir araya gelmenizi imkansız kılan ne anlamıyorum. Seni aldattı mı?" Susmasını bile bir cevap sayacağımı anlamış olmalıydı ki telaşla reddetti. "Baban beni asla aldatmadı. Onu böyle bir şeyle itham ettiğini duysa çok üzülürdü." Ama aklıma başka sebep gelmiyordu, ikisinin beni adamakıllı yanıtlamak yerine merakımı kötülemesi ise hiç yardımcı olmuyordu. "Peki kim aldattı öyleyse?" Dilime hakim olamayışımı yediğim tokatla ödedim, boşboğazlıktı yaptığım, dememeliydim, yine de apaşıp kaldığımı reddedemem, babamdan fiske yemeyen ben kudretli bir tokada maruz kalmıştım, gözlerim doldu, kendimi aciz bir asalak gibi hissediyordum. "Bana bunu nasıl söylersin?" dedi hiddetle. "Öyle demek istemedim. Sadece nedenini öğrenmek istiyorum." Sesim titriyordu. "Aklın başına gelince konuşsak iyi olur." Ayağa kalktı ve odadan çıktı, onu durdurmayı çok istedim, yanağımda hissettiğim sızı geçsin diye öpmesini bekledim ama boşaydı, gitmişti.
Yanağımdaki sıcaklık buz gibi olana kadar yatağımda kös kös oturdum, telefonumun zil sesi kendini duyurduğunda transtan çıkmam biraz vaktimi aldı, açıp açmama arafında dolandım, sinirimi daha da bozmasından çekiniyordum, ikinci arayışında düşünmeyi bırakıp açtım, çünkü onun daha önce hiç iki kez üst üste aradığına şahit olmamıştım. "Evet," dedim sıcakkanlı olmayan bir sesle. "Jimin," dedi. "Evden çıkmam lazım. Gelip beni al." Endişelenmeme engel olamadım. "Bir şey mi oldu? İyi misin??" Bir yandan da yatağımdan kalkmış ceketimi sırtıma geçiriyordum. "Seni bekliyorum," deyip aramayı sonlandırdı. Zaman kaybetmeden evden çıktım, bahçedeki iki arabadan en yakın olanına ulaşınca şoföre bakındım, "Bay Shim," diye seslendim. İki lafın belini kırdığı bekçinin yanından olduğum yere kaygıyla ulaştığında başıyla selam verdi. "Hemen gitmeliyiz." Arabaya bindik, ben emniyet kemerini takarken pürüzlü sesini duyurdu. "Babanıza haber vermem gerekiyor." Babamla aramız henüz düzelmemişti, benden haber alması gözüme fazla lüks gözüktü. "Ben haber verdim demin. Vakit kaybetmeden gidelim." Buyurgan tavrıma boyun eğip arabayı çalıştırdı, eski şoför o günkü kazadan sonra işten çıkarılmıştı, yaşananlar benim dikbaşlılığım yüzünden başıma geçmiş olsa da söz konusu ben olunca babamın mantığı devredışı kalıveriyordu. Bay Shim işe yeni başladığı için şimdi gittiğimiz adresin önemini içinde şüphe bırakmayacak şekilde izah ettim, adresi öğrendikten sonraki ders oraya ne kadar hızlı gitmesi gerektiği olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.