(ben bu hikayeyi bitirmeye hâlâ kararlıyım ama oy sayıları böyle düşük devam ettiği sürece hevesim sönük olacak.
yüz bin okuma almış bir hikayenin aldığı toplam oy sayısı en azından on bin olmalıydı.
veya beğenilmiyorsa yazan kişi bunu fark etmeli ve emeğine yazık etmemeliydi.
anyway,,, bir sonraki bölümü heyecanla kurguladım, yazması okuması da keyifli olur umarım.)
32; Barıştınız Mı Yoksa Özür Dilemesini Mi Bekliyorsun?
Genel geçer değere göre özgürlük her şeydir, bireyin baskı altında olmadan karar verebiliyor oluşu, her etkiden bağımsız düşünebilmesi ve bunların sonucunda bir yaptırımla karşılaşmaması en geçer akçe ütopyadır ancak jungkook için işler böyle yürümüyordu, arkadaşının kendisine nefes alacak alan açmış olmasını, özel hayatına müdahale etmeme kararını desteklemiyor bilakis bencilce bir gayretten fazlası olmadığını düşünüyordu, çocuk sürekli şikayet halinde olsa da aralarında özel bir bağ ve iletişim vardı, üç yıldır büyük bir özveri ve emekle yarattıkları bu dinamiğin oğlanın makul davranma hevesi yüzünden bozulmasını sindiremiyordu, "seni azat ediyorum," demişti, bu tebliğ ile birlikte oğlanın zannettiğinin aksine jungkook hiç de kurtulmuş veya rahatlamış hissetmedi, bu hürriyet denilen fazilet insanı güçlü değil çıplak hissettiriyordu, çıplak ve aciz.
Hiç değilse oğlanın annesinin nikâhında aralarındaki buzlar erir sanıyordu, ne nikâhtan öncesinde heyecanlanmanın ne de nikâh sırasında duygulanmanın ikisini birbirine yaklaştırdığı söylenemez, oğlan gelinlik içinde salınan annesiyle öyle meşgul öyle doluydu ki arkadaşının tebrik amaçlı sarılmasına kayıtsız bir karşılık vermesine şaşmamalı, jungkook kendisini azat ederek anadan üryan bir özgürlüğü eline tutuşturan oğlana tavır alma veya özgürlüğünün sefasını sürme niyetinde değildi, yan yana oldukları her saniye oğlanla nasıl barışabileceklerini konuşmasından sıkılan minjun'un, "ben, jimin seni bırakmıyor sanıyordum ama ayrılamayan senmişsin," demesine de kulak asmadı.
"Beni anlasa anlasa o anlar," diye düşünüp uzun süredir görüşmediği taehyung'la buluştu, ona oğlanla neden küstüklerini bittabi anlatmadı, o da ilgilenmiyordu zaten, jungkook'a yardım etmek istediğinden de emin değildi, sade çağrıldığı için burada bulunuyordu, "ben ne yapabilirim ki?" diye sordu fakat bunu derken kafasında o kadar çok fikir belirdi ki hangisini unutup yok sayacağını seçemedi, "hem benim kârım ne olacak?"
Karşısına oturmuş çaresizce, "ne istersen yaparım," diyen jungkook'a, "bana jimin'i ayarlasan fena olmaz," deyince kendisine alacaklı gibi bakan jungkook, "ne münasebet?" diye sordu, "jimin'in seninle işi ne??"
"Kızma hemen," dedi hikâyenin başından beri hovarda görülen çocuk, ketum oğlanın bu aptala hisleri olduğunu zaten biliyordu, aralarındaki şu sancılı barışma sürecine bakınca oğlanın platonik duygularının karşılık bulup bulmadığını merak etti, "şaka yapıyorum tabiki," dedikten sonra aceleci gözleri çocuğun yüzünde dolaştı, "benim gönlümde baştan beri kimin olduğunu biliyorsun," deyip göz kırptı.
Çocuğun kaçamak bakışını takip ederken, "o yarışta sürdüğün beyaz cipte ne zamandır gözüm var," dedi ve çocuğun şaşkınlığını seyretti, "onu istiyorum."
Jungkook, arkadaşıyla eskisi gibi olmayı o kadar çok istiyordu ki akla mantığa uymadığını bildiği hâlde bu teklifi kabul etti, araba ona ait olmayabilir, arabanın sahibiyle aralarında aşamadığı uçurumlar olabilirdi fakat eğer barışırlarsa oğlanın kendisine kıyamayacağını ve emrivakisini evetlemek zorunda kalacağını düşünüyordu, bu hep böyle olmuştu, tekerrür edeceğine şüphesi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.