22; benimle geçirdiğin vakte iş mi diyorsun?

2.1K 197 82
                                    

22; Benimle Geçirdiğin Vakte İş Mi Diyorsun?

"Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil."

Bir sonraki dersin bitmesini ve akabinde okuldan çıkacağım anı müthiş bir istekle bekliyordum, dün o baş ağrısı ile uyandığımda yaşama dair ne kadar hevessiz hissediyorsam bugün bir o kadar istek doluydum, çok önemli işlerimiz vardı bugün, dikkatimin dağılmasına izin veremezdim, bu yüzden sıramın üstüne oturmuş, "yani sizin garajdan bir daha araba araklayamayacağız, doğru mu anladım?" diye soran arkadaşıma sessizce bakmakla yetindim, "gülmen için şaka yaptım," diye toparlamayı denedi, sonra pes etti.

Ben kafamda üç aşağı beş yukarı günün planlamasını yaparken Minjun yanımıza kadar geldi, okul çıkışında bilindik bir kafeye gitmeyi teklif etti, elbette teklifi bana değildi, "okulun yarısı orada takılıyor," diye de güvence verdi. Jungkook, tüm hevesiyle, kafenin olduğu yeri tarif etmesini isteyince sıranın altından ayağını bir dereceye kadar ezmiş bulundum, istemesini geçtim aklından geçirmesi bile anlayışı hak etmiyordu, iki saniye önceki tüm merakı siliniveren arkadaşım, "bugün işim var, yarın bakarız," diyerek reddetti. Minjun istediğini alamadan yanımızdan ayrılınca afra tafrayla, "benimle geçirdiğin vakte iş mi diyorsun?" diye sordum. Bana şaşkınca bakakaldı. Bazı zamanlar, ona çok yüklendiğimi gönülsüzce kabul ediyorum, doğrusu böyle çetrefilli fikirlere, dolambaçlı yollara kafasının basmayacağını pekala biliyorum fakat her nedense ondan daha fazlasını talep etmekten kendimi alamıyorum.

"Şu birkaç gün kimseyle sözleşme. Evin tüm eşyalarını beraber alacağız, söz verdin." Bu fikre pek sıcak bakmadığını gösteren bir ifadeyle bana baktı. "Gerçekten bizim uğraşmamıza gerek var mı?" diye tatlı tatlı sordu. "İstesen baban birini tutar, o da hallediverir," derken sesi kendisine yakışmayan derecede ılımlıydı. "Hem benim matematik çalışmam lazım."

"Bugün mü aklına geldi matematik? Birlikte ev bakacağımız gün mü?" Asla müsamaha göstermeyeceğimi anladığında susmayı tercih etti.

Dün öğle vakti oldukça keyifsiz bir şekilde uyanmış ve müthiş bir baş ağrısıyla mücadele etmiştim, midemde yanma hissi vardı, ateşliydim, yetmezmiş gibi başım dönüyordu, kendime gelmem iki saati buldu, bir önceki akşam neler yaşandığı zihnimi meşgul edince hepsini hatırlayamadığıma kanaat getirdim, zaten hatırladıklarım sinirimi tepeme çıkarmaya yetti. Kendime inanmayı denemek dahi zordu, gerçekten bunu yapmış mıydım, o ölçüsüz hovardanın aklına uyup verdiği uyuşturucuyu yutmak da neydi, kontrolümü bir bilinmezliğe teslim edecek mertebe aptallaştığıma inanamıyordum. Ben bu kafa karışıklığı içinde otururken odaya Jungkook girdi, uyandığımdan beri evde değildi, şimdi gelmişti, nereye gittiğini merak ediyordum fakat sessizliğimi korudum, dün neler yaşandığını hatırlayamadığım için onun nasıl davrandığı önemliydi, önce onun hâlini tavrını izlemeliydim, "günaydın," dedi ceketini çıkarırken. "Günaydın," diye yanıtladım ben de onu, sesim suçlu çocuklardan farksızdı. "Neredeydin?" diye sordum kendimi tutamayıp, hemen sonra dudağımı dişledim, asla sabredemiyor, içimde tutamıyordum, kimi zaman bu huyumdan nefret ederim. "Babamın parası çıkışmamış, yanına gidip geldim." Yanıma oturduğunu görünce ve sakince konuştuğunu duyunca başımı kaldırıp ona baktım, herhalde dün yanlış bir hareketim olmamıştı, rahatlayabilirdim. "Sen neredeydin?" diye sorunca ilkin anlayamadım, "dün akşam?" diye tamamlayınca donakaldım.

"Birlikteydik ya işte," dedim korkak bir sesle, ona açılmış olma ihtimalim korkuttu, beni hayatından çıkarır endişesi sardı her bir yanımı, "hatırlamıyorsun öyle mi?" Kabul edemez bir hiddete büründü, neyi unutmuş olmam onu böyle sinirlendirmişti, dün yaşanan neydi ki bugün unutulmasına rıza göstermiyordu, aramızda bir şey yaşanmış olamazdı, olamazdı değil mi? "Sarhoştum," diye savundum kendimi, amacım onu sinirlendirip ne yaptımsa sinirden söylemesini sağlamaktı, "hayır," dedi, "sarhoş değildin."

shameless friend,, kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin