5; Sonuçta İkimiz De Erkeğiz
Hava adamakıllı kararmışken eve girdik, evin tripleks oluşu onu şoka soktu, asıl şaşkınlığı içerisini gezerken yaşamıştı. "Beni evine daha önce getirmeliydin," diyordu etrafa bakarken. Duvarları dolduran tabloların içeriğinden çok çerçevelerinin büyüklüğüne kafa yoruyor, vazolara tırnağının ucuyla dokunup çıkan tiz sese dikkat kesiliyordu, babamın eve sanatsal değer kattığını sandığı heykelin taklidini yaparak adeta bir maymunu andırıyordu. Mutlu görünüyordu ve bu sebepsizce bana yetiyordu. Sadece salonda geçirdiği vakit yirmi dakikayı bulduğunda babam gelmeden keşfi bitiremeyiz diye korktum, onunla odama çıktım. Merdivenleri çıkarken evim hakkında, benim hakkımda aklından ne geçtiğini bilmeyi ne çok istediğimi düşünüyordum, yargılamıyordu umuyorum. Odama ayak bastığımızda yine şaşıracak şeyler bulacak mı diye meraklanırken onun dümdüz banyoya yürümesini seyrettim, "Ciddi olamazsın," dedi girer girmez. "Jakuzin var ve bana söylemiyorsun! Bokun tekisin Jimin!!" Neşeli sesi fayanslara çarparak yankılanıyordu. Gülümseyen suratını izleyebilmek için arkasından banyoya girdiğimde soyunduğunu gördüm, hızlı hızlı kırptığım göz perdelerim kapanmayı reddettiğinde sırtımı dönüp banyodan çıktım. Yatağımda oturup çıkmasını beklemeye koyuldum, açıkçası onun o çocuksu mutluluğunu bir sapık gibi izleyemediğim için hayal kırıklığına uğramıştım, o çırılçıplakken odaklanacağım tek ayrıntı gülüşü olamazdı nihayetinde.
Yarım saati öylece oturarak devirdiğimde birden dökülen ve savrulan suyun sesinden ayağa kalktığını anladım. Birkaç saniye sonra, belinden aşağısını biraz olsun örten bir havluyla, yüzünde tasvir edemediğim bir merakla karşıma dikilmişti. Alacağı cevaptan emindi de daha sormadan hazmetmeye çabalıyordu. Saçlarından düşen damlaların parkeye korka korka çarpmasıyla ilgilenmeden, "Şarap mahzeni var mı evde?" diye sordu gözlerini kısmamayı başararak. "Var," dediğim an öylece odadan çıktı. Hemen ardından gittim. Büyük bir tecessüs ve itiraz kabul etmeyen bir tavırla, "Hadi gidelim," deyişine mızmızlanmak istiyordum çünkü üzerinde yalnızca ufak bir havluyla yürürken evin hizmetlilerini yeterince ürkütmüştü, sağ eliyle toplarladığı havlunun ucundan tutuyordu, adımları hızlıydı, çelimsiz bedenini arkadan izlemek beni rahatsız edici bir hisle buluşturdu, adımlarımı daha da hızlandırarak önüne geçtim. "Buradan."
Karanlık duvarlar arasına girdiğimizde ortamı loş eden lambaları yaktım, yorulduğundan veya dikkatini sadece içkilerde tutmak istediğinden olsa gerek havlunun ucunu eliyle tutmak yerine kaba bir düğüm atarak bedeninin daha fazlasını açıkta bıraktı, meraklı parmakları tüm raflarda süratle dolaşıyordu, sanki başka evrene geçiş yapmıştı, onun dünyasına girmeyi çok istiyordum. "1989." Uzun parmakları arasında tuttuğu şarabın üretim tarihini mırıldanırken gözleri ışıl ışıldı. "Daha eskileri de var," dedim, bunu derken amacım münevver irislerindeki yıldızların büyüdüğüne anbean şahit olabilmekti. Babamın favori içkilerini açığa çıkardığım için kendisine ihanet ediyormuşum gibi hissettim ancak pek umrumda olmadı, şu çocuğun suratındaki aptal gülümsemeden daha fazla istifade etmek her şeye değerdi, yani o zamanlar öyleydi. "Jimin," diye inledi mutlulukla. "Bunlar hazine." Oracıkta içmeye başladı, iki yudumda bir varlığını teyit etmek isterce şişeye bakıyor, bu sırada sırıtmayı ihmal etmiyordu. Kaskatı kesilen bedenimi silkeledim ve yanına oturdum, bu anı bekliyormuş gibi şişeyi elime tutuşturdu, sakince bir yudum aldım, yaptıklarına şaşırmayı bırakmak ve anı yaşamak bana da iyi gelecekti. Resmen bir şişeyi devirdiğimizde, kendimi bu işe ortak etmeli miyim bilmiyorum çünkü hepi topu birkaç yudum içtim, sancılandığını sandığım midemin bulandığını fark etmiştim. "Babam gelmeden çıkalım." Zor şer ayağa kalkarken o hemen ayaklandı, eline bir şarap alıp mahzenden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.