9; Buzlu Kola İkramı ve Kangin'in Yardım Çağrısı
Sol tarafımdaki sırada oturuyordu, lisenin son yılında ve en az sevdiğim derslerden birindeydik, bu yüzden hararetle konuşan öğretmeni dinlemeyip onunla ilgileniyordum; onu izliyor, dikkati dağıldığında etrafta hızlıca dolaştırdığı bakışlarına tutuluyor, kendisini izlediğimi bildiği için lütfedip bıyık altından gülümseyişine minnetimi sunuyordum. Bir yandan tahtada yazan soruyu gözüyle çözüyor bir yandan açlıkla onu izleyişime alay ediyordu, benimle oynamasına izin veriyordum, yüreğimi içeriden bir yerden sızlatan başka bir oyun bulamazdım. Dayanamayıp defterimden kopardığım bir parça kağıda bir şeyler yazıp, öğretmenin sırtı bize dönükken, ona verdim. "Çok sıkıldım," yazan kağıda bakıp dudak büktü, bir an düşünüp eline kalemi alınca heyecanlandım. Birkaç kelime yazdığı kağıdı öğretmen bakıyor mu diye kontrol etmeden, şükür öğretmen masasındaki yoklama defterine bir şeyler yazmakla meşguldü, bana uzattı. "Seni eğlendirecek çok şey biliyorum," yazıyordu. Karnıma sağlam bir tekme atsa canım daha az yanardı. Aceleyle cevap yazıp, öğretmeni kolaçan ederek ona verdim. "Emin misin? Bazen eğlence anlayışımız çok farklı oluyor." Küçümseyerek baktığı kağıda yavaşça yazdı, yine bana uzattı. "Okuldan sonra bu lafını hatırlatırım." Mest olmuş bir ifadeyle ona döndüm, dersi dinliyordu, "lütfen hatırlat," yazdığım kağıdı ona veremeden zil çaldı. Tam yanına gideceğim sıra öğretmen ondan sınıfta kalmasını ve diğer herkesin, ben de dahil, sınıftan çıkmasını rica etti. Bakıştık, omuz silkti, dışarıda kendisini bekleyeceğimi söyleyip elmahkum koridora çıktım.
Çok sürmeden sınıftan çıktı, öğretmen kalemlerini çantasına koymakla meşgulken ikimiz konuşmadan yürümeye başladık, alt kattaki kafetaryaya geldik. Şuraya bir yere oturup öğretmenle ne konuştuklarını öğrenecektim fakat birinin gölgesi oturmak için çektiğim sandalyeye benden önce çöreklenince bozulan dengemi sağlamak zorunda bırakıldım, ağırlığımı bir elimle masaya dayayınca sendelemeden ayakta durabildim, yine de bu sinirlenmediğim anlamına gelmiyordu, "Öğretmenle ne konuştunuz?" diyen sesin sahibi sınıf başkanından başkası değildi, beni itip çektiğim sandalyeye oturmasını benden başka herkes görmezden gelince bağırıp çağırmadan onlara kendimi göstermek istedim. Hemen, pipeti plastik kapağına sıkıştırılmış iki kola alıp tekrar yanlarına geldim, "sohbetin yanında iyi gider," diyerek birini Jungkook'un önüne bırakınca sınıf başkanı şaşırdı, sanırım benden böyle bir incelik beklemiyordu, diğer kolayı kızın başından aşağı dökerken, etrafa sıçrayıp kat görevlilerine mesuliyet kalmasını önlemek için, yüksekten dökmemeye özen gösterecek kadar düşünceliydim halbuki. "Afiyet olsun." Bağırarak ne halt ettiğimi sormak yerine temiz peçete uzatan arkadaşıma teşekkür etmeliydi, öfkeden kıpkırmızı olmuş suratıyla ayağa kalktığında yere şarıl şarıl kola dökülüyordu, herkes bize, en çok da ona bakıyordu, kendimi rahatlamış hissettim, daha fazla gürültü çıkararak kafetaryayı terk edince Jungkook'un karşısına oturmuştum. Karşımda dudakları düz bir çizgi halini almış birini görmesem sorunu büsbütün çözdüğüme sevinecektim. Nedense o anda, öğretmenle ne konuştuğunu sormaktan vazgeçtim, yeniden sinirlenmiş hissediyordum, bana böyle memnuniyetsiz bakamazdı, kızın beni itmesine nasıl sessiz kaldıysa karşılığında verdiğim tepkiye de sessiz kalmalıydı. "Sakın ona acıdığını söyleme," dedim bacak bacak üstüne atmışken, sesimde apaçık istihfaf vardı. "Jimin," deyip durdu, tadı kaçmıştı ve şimdi söyleyeceği şeyden sonra benim de tadımın kaçacağı aşikardı. "Bu yaptığın zorbalık," demesini hiç beklemiyordum, beni yargılayacak son kişi bile olamazdı. Bir an için kendimi ifade etmek isteğiyle doldum, neyi neden yaptığımı tek tek anlatıp beni yaftaladığında nasıl hissettirdiğini bilsin istedim fakat bu birkaç saniye sürdü. Önündeki buzlu kolayı alıp suratına tüm öfkemle savurduktan sonra hiddetle oradan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless friend,, kookmin
Fanfictionjungkook, mastürbasyon sırasında aletini çekmekten yorulduğu için beni ayağına çağırıp benden çekmemi rica edecek kadar arsız biriydi.