11

1.9K 162 142
                                    

Chris her şeyden habersiz içeri girdiğinde salonumdaki iki misafir de gözlerini ona dikti. Robert'ı gördüğünde kaşlarını hafifçe çattı, eminim ki o da saatin çok erken olduğunun farkındaydı, o yüzden bir şeyleri anlamaya çalıştı. Ardından gözleri büyükbabama döndü, mavileri bir süre onun üzerinde oyalandı. Salona tuhaf bir sessizlik hakimdi ve o kadar gergin bir hava vardı ki bunu tüm hücrelerime kadar hissedebiliyordum.

"Bu televizyonda senin yanında gördüğüm adam işte!"

Büyükbabam öfkeli bir şekilde konuştu Chris'e bakarken. Öfkesinin Chris'e olmadığını biliyordum, Robert'a karşı öfkeliydi o.

Chris kendisine doğru birkaç adım yaklaşmış olan büyükbabama şaşkınca baktı. Ardından bana döndü.

"Neler oluyor Grace?"

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve bıkkın bir şekilde ofladım.

"Tanıştırayım, dün akşam sana bahsettiğim büyükbabam Bernard Sanders."

Chris suratına anlamlandıramadığım bir ifade yerleştirdi. Neler döndüğünü anlamadığından emindim.

"Onu bu yaşamdan uzak tutacaksın, doğru ya!" Büyükbabam sinirle Robert'a döndü. Öfkeliydi ancak bu öfke onda ters bir etki yapmıştı. Sinirle gülümsüyordu.

"Büyükbaba lütfen sakinleş. Sana her şeyi anlatacağım."

Büyükbabamın gözleri Robert'dan bana döndüğünde yüz ifadesi yumuşamıştı. Artık yetmişlerine yaklaşmış bir adamdı ve kendini bu kadar germemesi gerekiyordu. Elimi onun koluna koydum ve koltuğa oturmasını sağladım.

"Söz veriyorum her şeyi anlatacağım. Şimdi lütfen otur ve sakinleş."

Onu sakinleştirmek için güven verici bir ses tonuyla fısıldadım. İşe yarıyordu, öfkeli yüz ifadesi tamamen kaybolmuştu. Sakinleştiğinden emin olduktan sonra Chris'e döndüm.

"Şarj aletin nerede bilmiyorum istersen bakalım beraber."

Bunu söylerken gözlerim Robert'a kaymıştı, ona da imalı bir bakış atıp elimle yukarıyı gösterdim. Hepimiz merdivenlere yönelip büyükbabamı salonda yalnız bıraktık. Yukarı çıkıp geçen gece Chris'in kaldığı odaya girdim ve onların da gelmeleri için kapıyı açık bıraktım. Robert evimin üst katını ilk defa gördüğü için etrafını inceliyordu.

"Büyükbabam çok yaşlı, o yüzden bu kadar gerilmesini istemiyorum. Daha önce kalp krizi geçirdi, bir daha yaşayabilir. O yüzden lütfen bir şekilde bu işi sakince atlatalım."

Bunu söylerken aslında Robert'a bakıyordum. Koyu renkli gözleri anlamlandıramadığım bir ifadeyle bakıyordu bana.

"Senin beni öğrenmemen için her şeyi yapmış bir adam o. Hayatımız hakkındaki kararları tek başına almış."

Gözlerindeki ifadeyi şimdi anlamlandırabilmiştim. Haksız değildi. Ona öfkeli olmakta haklıydı ancak büyükbabamın da gerekçeleri vardı.

"Bizi korumak istemiş sadece..." durdum, dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim, bir adım Robert'a yaklaştım. Gözlerimin yandığını hissedebiliyordum ancak ne için olduğunu bilmiyordum. Aslında bir şekilde ondan çekiniyordum çünkü gazetecilerin evime geldiği gün bir anda içimde ne varsa döküvermiştim ona. Bunu yaptığım için pişman mıydım bilmiyordum ancak aynısını yeniden yapmak istemediğimden emindim. O yüzden gözyaşının habercisi yanan gözlerimi kırpıştırıp buna engel oldum. "Geçmişi geri alamayız ama şimdiyi en iyi şekilde yaşayabiliriz," dedim onu telkin edercesine.

Robert bana baktı, ruhumu okuyor gibiydi, gözleri o kadar anlamlı bakıyordu ki bu bakışı Tony Stark karakterinde de çok sık kullandığına şahit olmuştum. İnsanı derinden etkiliyordu.

DAUGHTER OF DOWNEY / CHRIS EVANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin