Dilim tutulmuşçasına karşımdaki adama baktım. Şaşkın bakışlarıma kendinden emin ve ukala diyebileceğim bir sırıtışla karşılık veriyordu. Chris'in de benim gibi ne olup bittiğini anlamadığından emindim. Hızlı nefes alıyor ve söyleyecek bir şey bulamıyor gibiydi. Yine de bir şey söyleme konusunda benden hızlı davrandı.
"Kurtarıcı meleğim mi?"
Chris'e baktığımda bunu söylerken kaşlarını çatmış ve suratını ekşitmişti. Diğer Chris, yani Chris Teper ise sırıtışını derinleştirdi. Bu yüz ifadesinden dolayı daha o anda ondan hiç iyi enerji alamamıştım.
"Parkta hayatımı kurtardığınızı siz söylediniz Bay Evans. Sizi pek hatırlamasam da hastanede yattığım günler boyunca rüyalarımda sadece Grace'in ismini duydum."
Bana karşı olan resmiyetten uzak ve münasebetsiz tavrı rahatsız olmama sebep olmuştu. Kaşlarımı çatıp klasik Grace'i gösterecek gibi oldum ancak o an Chris'le birkaç saat önce bir çiçekten dolayı az kalsın öpüşüyor olacağım gerçeği aklıma geldi. Çiçekleri yollayan Chris benim Chris'im değildi. Karşımda durup sırıtmasından bir an bile ödün vermeyen yabancıydı. Chris Justin Teper.
"Çiçekleri yollayan demek sendin."
Chris Justin Teper bana doğru bir adım yaklaştı ve çiçeklerin üzerine iliştirilmiş notu tekrar etti.
"Senin kadar güzel olmasalar bile bunları kabul et. Sen benim meleğimsin. Kurtarıcı meleğim."
Chris duyduğu sözler karşısında bana döndü.
"Partide sana gelen çiçeklerde böyle bir şey mi yazıyordu?"
Hem bunu soran tanıdığım Chris'e hem de az önce yanımıza gelip anımızı mahveden yabancı Chris'e baktım. Tanıdığım Chris'in bana hesap sorar gibi bir ifadeyle bunu söylemesi rahatsızlık vermiş olsa da önceliğim yabancı Chris'ti. Ona Chris bile demeyecektim. İkinci adıyla hitap edecektim.
"Bay Justin Teper, inceliğiniz için teşekkür ederim. Çiçeklerinizi aldım. Yine de sormak istiyorum, çiçek gönderdiğiniz halde burada ne arıyorsunuz?"
Chris'i göz ardı edip Justin Teper'la konuşmaya başladım.
Adam söylediğim şeyler karşısında sırıtışını azalttı ve gülümsedi ancak bu gülümsemesi bile bana pozitif bir enerji verememişti.
"Grace, öncelikle bana Chris de. Gerçi şu an iki Chris olduğundan dolayı Justin de diyebilirsin. Kimse bana Justin diye hitap etmez ama sadece senin söylemen beni iyi hissettirecektir. Ben sadece hayatımı kurtaran kadınla şahsen tanışıp bir şeyler içmeyi teklif edecektim."
Söylediği şeylerin anlamsızlığıyla kaşlarımı çattım ancak yüzümde hafif bir tebessüm vardı. Resmiyeti ve kibarlığı bir doktor olarak sürdürmeye karar verdim.
"Bu benim görevim Bay Teper-" duraksadım. Ona Justin diye seslenmemin onu iyi hissettireceğini söylediğinden dolayı bir nevi inat edip bu sefer sadece soyadı ile hitap etmiştim. "Mesleğim gereği insanların hayatını kurtarıyorum ancak her hayatını kurtardığım hastamla bir şeyler içmeye gitmiyorum. Kibarlığınız ve ince hediyeniz için teşekkürler. Sizinle tanıştığıma da memnun oldum."
Bu sözlerimle yanımda durup sessizce bizi izleyen Chris'in göğüs kafesinin yavaşça inip kalktığını fark ettim. Justin Teper'a verdiğim yanıttan hoşnut olmalıydı. Tuhaftır ki Justin Teper da ona söylediğim şeylerden hoşnut gibiydi. Alt dudağını hafifçe ısırıp bana bir adım daha yaklaştı ve gülümsedi.
"Haklısın Grace."
Bana resmiyetten uzak sadece adımla hitap etmesi sinirlerimi bozmuştu.
"Ancak eminim her hastanız hayatını kurtaran doktoru rüyalarında görmemiştir. Bence siz bu dünyaya benim için gönderildiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAUGHTER OF DOWNEY / CHRIS EVANS
FanfictionBu yaşıma kadar adını bile merak etmediğim adam kapıma dayanıp "Sanırım senin babanım," dediğinde tek bir cümlenin hayatımı tamamen değiştirebileceğini bilmiyordum. Yanılmışım. Chris Evans Hayran Kurgu 14.01.2017 Glaceetfeu