Artık yalan istemiyordum, bir şeyleri gizlemek istemiyordum. Söylemiştim işte. Ona kızıp Matthew'u öptüğümü, pişmanlıktan mahvolduğum bu hatayı söylemiştim.
Gözlerine bakamayacağımı düşünmüştüm o an ancak yanılmıştım. Direkt gözlerine baktım. Kendimi buna hazırlamıştım, benden nefret ettiğini belli eden pırıltıları o mavi gözlerde görmeyi beklemiştim.
Yoklardı. Gözlerinde nefret yoktu. Tek gördüğüm hayal kırıklığıydı. 'Senden asla nefret edemem Grace' derken doğruyu söylüyordu.
"Ben-" Konuşmaya çalıştım ancak devam edemedim.
Chris bir süre karşımda dikilmiş öylece bana bakıyordu. Yüzü hüzünlüydü ve konuşacak hiçbir şeyi yok gibiydi.
Ona doğru bir adım attım. Geri çekilmedi; düşünüyordu.
"Sevgili değildik," sesi düzdü. Bir duygu barındırmıyordu. Sadece konuşmakta zorlanıyordu.
Yavaşça yatağın köşesine oturdu. Çene kasları gerilmişti. Kirpiklerini kırpıştırdı ve derin bir nefes aldı.
"Jenny'le beni gördüğün için mi yaptın bunu?"
Kafasını kaldırıp ayakta dikilen bana baktı. Ellerim titriyordu ve ağladığım için gözlerim yanıyordu.
"Ben sandım ki-"
Devam edemiyordum. Nasıl bir cümle kuracağımı bilmiyordum. Haklıydı, sevgili değildik ama birbirimize karşı hislerimiz vardı ve ben buna ihanet etmiştim.
Elleriyle yüzünü kapattı ve gözlerini ovuşturdu.
"Matthew karşılık verdi mi?"
Sorduğu soru karşısında şaşırdım. Bir süre ona baktığımda o, gözlerine beklediğim nefreti yerleştirmişti ancak bu nefret bana mıydı emin olamamıştım. Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım.
Öfkeyle soludu ve yerinden kalktı.
"Grace bu konuda sana bir şey söyleme hakkım yok. Sana kızamam, beni aldattın diyemem. Sevgilim değildin-"
Söylediği her söz kalbime oturuyor gibiydi. Benden nefret etmesini istemiyordum, beni bırakmasını da. Bir daha onsuz kalmak istemiyordum. Beni anlamasını, yanımda olmasını istiyordum ancak bir yanım, küçük bir yanım cılız bir sesle bana kızmasını istemişti. Olgun düşündüğü için onu takdir ediyordum ancak o bunu başka bir kadınla yapsaydı onu affeder miydim bilemiyordum.
Ona olan hislerimi açıkça ifade etmiştim ancak o bunu yapmamıştı. Belki de aynı duyguları hissetmiyorduk. Ya da o benim kadar hissedemiyordu.
"Bana ihanet ettiğini mi düşünüyorsun?"
Ayağa kalktı ve yanımda durdu. O konuşurken yüzüm düşünceliydi. Israrla akmakta olan gözyaşlarım sonunda durmuştu.
"Ben sana karşı olan hislerimden dolayı bunu yaptım. Bunu yaparak kendime ihanet ettim. Kendi duygularıma."
Chris bana doğru yaklaştı ve bir elini yanağıma koydu. İstemsizce başımı eline doğru yatırıp gözlerimi kapadım.
"Sana kızgınım. O aptal herife böyle bir fırsat verdiğin için. Ya da senin kadar akıllı bir kız böyle bir hata yaptığı için. Ama senden nefret etmiyorum. Daha çok bu yaptığın şey beni üzdü."
Gözlerimi açtım ve ona baktım. Yutkundu. Zor konuşuyordu ve olgun olmaya çalışsa da bir noktada duygularına esir oluyordu. Yüzündeki ifade tam olarak bunun savaşıydı.
"Peki sen ne yapardın Grace? Seni birisine sadece dokunurken görsem ve gidip en yakınımdaki kadını öpsem?"
Derin bir nefes aldım. Bunun düşüncesi bile beni germişti. Dudaklarımı gergince birbirine bastırdım ve gözlerimi ovuşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAUGHTER OF DOWNEY / CHRIS EVANS
FanfictionBu yaşıma kadar adını bile merak etmediğim adam kapıma dayanıp "Sanırım senin babanım," dediğinde tek bir cümlenin hayatımı tamamen değiştirebileceğini bilmiyordum. Yanılmışım. Chris Evans Hayran Kurgu 14.01.2017 Glaceetfeu