Kendimi evime atıp kapıyı kapattığımda çoktan içeri girmiş ve ne yapacağını bilemeyen ikiliye baktım. Az önce yaşanan şeylerin şokundan kurtulmam günler, hayır hayır aylar alacaktı. İki eliyle yüzünü kapatıp derin bir oh çeken Robert'a baktım önce şaşkınlıkla. Sonra az önce ne halt yediğini o da bilmezmiş gibi komik bir tavırla evimi inceleyen Chris Evans'a. Dudaklarım aralanmış konuşmak için yalvarırken ne diyeceğimi bilememenin verdiği şaşkınlık beni sessizliğe gömüyordu ve odada bu durumda olan tek kişi ben değildim. İkisi de konuşmamam için yalvarır gibiydi sanki. En sonunda sessizlik katlanılamayacak bir hal aldığında sesim beklediğimden sinirli çıktı.
"Birileri bana az önce ne cehennemler yaşandığını açıklasın."
Robert sonunda iki elini yüzünden çekip Chris'e baktı ve elini omzuna koydu.
"Sana ne kadar teşekkür etsem azdır."
Chris etrafı inceleyen bakışlarını Robert'a döndürdü ve sitemkar bir sesle konuştu.
"Doğru. Az önce evliliğini kurtardım."
İkili arasındaki diyaloga asla dahil edilmemem beni çileden çıkartmıştı.
"Bana neler olduğunu açıklayın."
Chris Evans bana baktığında ilk defa bu kadar uzun süre göz teması kurmuştuk. O anda aklıma binlerce şey gelebilirdi ama gele gele daha geçen gün onu filmde gördüğümde ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüğüm geldi ve yanaklarım istemsizce kızardı. Aferin Grace, sanki her şey yolundaymış gibi bir de yaptığın utanç verici şeyleri aklına getir ki günün iyice rezil olsun, dedim içimden kendime.
Benim gibi sessizleşen adam kollarını havaya kaldırdı ve bilmiyorum işareti yaptı. Ardından suskunluğu son buldu.
"İnan bana az önce senin tabirinle ne cehennemler döndüğünü ben de bilmiyorum. O an tek düşündüğüm Robert'ın evliliğiydi. Ve, siz ikiniz aranızda her ne varsa bunu hemen bitirin."
Bütün cümlelerini dikkatle dinlerken son cümlesiyle kafamı Robert'a çevirdim ardından öfkeli bakışlarımı tekrardan ona çevirdim.
"Sen beni ne zannediyorsun ha?"
Sesim sinirli ve yüksek çıktığında Chris'in gözleri büyüdü ve bir adım geriledi. Gazetecilere de neredeyse saldıracak olmam bugün ne kadar gergin olduğumun kanıtıydı. Öyle ki karşımda her ne kadar benim iki katımmış gibi dursa da onu bile dövebilirdim. Sinir boynumdan başıma yükseliyor başımı deli gibi ağrıtıyordu.
Öfkeyle nefes alıp vermem odayı susturmuş, yeniden sessizlik hüküm sürmeye başlamışken Robert derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Pekala, tamam."
Kafasını kaldırıp ikimize kısa bir bakış attı. Ardından tekrar bana baktı. Bakışlarıyla bana bir şey anlatmaya çalışıyordu ama o kadar sinirliydim ki anlayamıyordum. İki kaşını kaldırmış, hafifçe başını öne eğdiğinde ne demek istediğini anladım. Ona söyleyecekti. Gerçi bu durumda başka bir açıklama yoktu. Gerçeği bilmeliydi.
"Chris, öncelikle Grace'le aramda bir şey yok. Başından beri bana inanıyorsun sanmıştım."
Chris ellerini beline koydu ardından tek elini saçından geçirip ciddi bir tavır takındı. Odada dört dönmeye başlamıştı.
"Bu çok komik ve saçma. Sana inanıyordum başta ancak siz ikinizin arasında bir şeyler olduğu çok belli. Tanrım gözlerinizle bile anlaşıyorsunuz Robert! O senin kızın yaşında!"
Sinirlerimi tutamayıp öne doğru bir adım attım ve bağırmaya başladım.
"Bir daha böyle ithamlarda bulunursan evimden kovulursun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAUGHTER OF DOWNEY / CHRIS EVANS
FanfictionBu yaşıma kadar adını bile merak etmediğim adam kapıma dayanıp "Sanırım senin babanım," dediğinde tek bir cümlenin hayatımı tamamen değiştirebileceğini bilmiyordum. Yanılmışım. Chris Evans Hayran Kurgu 14.01.2017 Glaceetfeu