18.Bölüm

3K 219 5
                                    

Taehyung'un ağzından:
Seokjin ile odama geçtik. Pencerenin önündeki koltuklara oturup dışarıdaki sarayın arka bahçesine uzanan, oradan da ötedeki denize bakan manzarayı izledik bir süre. Benim başlamamı bekliyordu anlaşılan. Derin bir nefes aldım ve söze başladım.
-Direkt konuya giriyorum, sen, ben ve Jimin aynı sınıftaydık. Jimin benim bebeklikten beri arkadaşımdı. Hep ikimiz takılırdık okulda, sarayda, dışarıda kısacası günümüz hep birlikte geçerdi. Liseye geçtiğimizde biz Jimin ile oturuyorduk fakat çok konuşuyoruz diye öğretmen bizi ayırmıştı. O gün sınıfa sen geldin ve sınıfta tek benim yanım boştu. Sen de benim yanıma oturdun. İşte ilk karşılaşmamız böyleydi. Ben seni ilk gördüğümde yüzüne hayran kalmıştım. Senin güzelliğin, naifliğin karşısında elim ayağım birbirine dolanıyordu. Birkaç gün sıradan hiç kalkmazdın, kantine bile gitmezdin. Hep 2.teneffüste yanında kendi hazırladığın sandviç ile meyve suyunu yer ve içerdin. Böyle böyle seni gözetledim. Yanına birkaç çocuk geldi sınıftan büyük ihtimalle arkadaş olmak için ama sen onları nazikçe reddettin. Yalnız takılmayı seviyordun. Jimin de anlamıştı benim sana olan ilgimi, bir gün ben yine seni izlerken elinde iki tane kahve bardağı ile yanıma geldi. Teşekkür ederim dedim ve tam ağzına götürüyordum ki napıyorsun aptal diyerek araya girdi. Meğerse senle bana almış kahveyi. Senden etkilendiğimi görmüş ve seninle konuşmam için kahve almış. Sonra Jimin'e teşekkür edip senin yanına geldim.
Elimdeki kahvenin birisini sana uzattığımda sorar gözlerini benim gözlerime diktin. Ben de sana '' Sıra arkadaşıyız ama adından başka bir şey bilmiyorum.'' dedim. Sen ise gözlerini tekrar masaya sabitledin ve '' Adımı biliyorsun yeter işte, fazlasına gerek yok''dedin. O an bozulsam da sana bir şey çaktırmadım. Seninle konuşmaya ısrarlıydım. Ama sen de bir o kadar inatçıydın. Ben seninle konuşmak istedikçe sen bir o kadar susuyordun bazen beni tersliyordun. Kantinciyi zengin etmiştim galiba her gün ikimize kahve, limonata, çay falan alarak. Bunu sana söylediğimde '' Banane ben mi al diyorum sana'' diye yine beni tersledin. Böyle böyle birkaç hafta senin peşinden koştum. Sonunda konuşmayı başardım. Birlikte okul çıkışı bir kafeye gidip sohbet etmiştik. Okulda da konuşuyorduk. Derslerde olsun, teneffüslerde olsun. Git gide sana bağlanıyordum. Bir gün karar verdim sana duygularımdan bahsedecektim. Bahsettim de ama sen beni reddettin. Ben yine pes etmedim yine peşinden koştum, sonunda kabul ettin. Sevgiliydik seninle artık. Bu süre zarfında Jimin de bizimle takılıyor tabiki. Üçümüz sabah akşam birlikteydik. Sonra sen çilekli pastayı çok seversin. Ben de hiç sevmezdim ama doğum günümde ilk kez çilekli pasta yedim, senin yaptığını. Çok lezzetli olmuştu. Sen ben Jimin pastaneye giderdik, sen çilekli pasta yerdin fakat her seferinde bir bahane bulur kavga ederdin. Benimkisi gibi olmamış, çileği az olmuş, çok tatlı olmuş derken liseyi de bitirdik. Üniversiteye geçeceğiz, üçümüzde sınava girdik, sen gastronomi istiyordun. Jimin ise sınıf öğretmeni olmak istiyordu. Ben de yöneticilik okumak istiyordum. Sürümüzün tek varisi ben olduğum için babam ölünce sürünün başına ben geçecektim. Sonuçlar açıklandı ve üçümüzde kazandık. Bu haberin akşamına babam beni yanına çağırdı. Jeon sürüsü ile Riddle sürüsü arasında bir savaş çıkmış. Ve Jeon sürüsü bizim en iyi anlaştığımız sürüydü. Babam savaşa destek atadı. Fakat Jeon sürüsünün yenileceği haberini alınca kendi ve saraydaki tüm orduyu aldı savaşa gitti. Savaşı Jeon sürüsü kazanmıştı fakat hem Jeon sürüsünün lideri yani Jungkook'un babası hem de benim babam şehit düşmüştü. Ve bu olayın üzerine başa ben ve Jungkook geçmiştik. Siz üniversiteye gidecektiniz. Ben lider olduğum için gidemiyordum. Sen ve Jimin gittiniz. Tatillerde buluşurduk. Kendimi çok yalnız hissediyordum ki birgün saraya Namjoon geldi. Kendisinin savaştan kalan bir asker olduğunu babamın emri üzerine bizim sürümüz yerleşmesini söyledi. Ben de kabul ettim. Çokta zeki birisiydi. Laboratuvar işlerinde çok yardımı vardı. Fakat birgün gece yatağımda not buldum. Senin tarafından yazılmış. Benden ayrıldığını ve hayatında başka birisi olduğunu, ve arkandan aramamamı istediğin bir not. Tabi ben vazgeçmedim ortada bir şey yokken beni bırakıp gitmeni. Çok aradım bulamadım. Meğer ki gözümün önündeymişsin Jeon sürüsünde. Böyle böyle bugüne kadar geldim işte. O gün toplantıda seni görünce çok şaşırdım,bana hiçbir şey olmamış gibi davranman canımı yaksa da sonra anladım, hiçbir şey hatırlamıyordun. Bir müddet sonra bana, Jimin'e, Jungkook'a ve sana gelen notların üzerine geriye tek bir şüpheli isim kalıyordu. Bize bir o kadar yakın ve bir o kadar nefret besleyen birisi.
Gözlerimin içine bakarak
-Namjoon mu yani?
-Biz öyle düşünüyoruz.
-İyi de neden size kin beslesin ki?
-Ben galiba nedenini biliyorum. Ama emin olmak için senin her şeyi hatırlaman gerekiyor.
-Peki ya nasıl olacak o iş?
-Doktora gideceğiz. Bir an önce hatırlaman lazım.
-Peki gidelim.
Tekrar ikimizde manzara göz gezdirdiğimizde bu sefer derin bir nefes alan oydu.
-Taehyung, yani şey Taehyung diyebilir miyim size?
-Diyemezsin.
Sözlerim üzerine afallayıp kalan Seokjin'e gülmeden edemedim.
-Fazla resmi kalır, sevgilin olan birisine resmi seslenmeyi mi tercih edersin?
-Sevgili miyiz?
-Sen beni gerçekten terk etmediysen, öyleyiz diye düşünüyorum.
-Etmedim, dedi kendinden emin bir şey şekilde.
-Peki o zaman, bu gece gitme istersen burada kal.
-Tamam, misafir odası nerede?
-Misafir odası mı? Burada kalacaksın.
-Ama ben
Cümlesini tamamlanmasına izin vermeden
-İtiraz istemiyorum, burada kalıyorsun.
O da kararlılığımı anlayınca mecbur itiraz edemedi.
*****
Jimin'in ağzından:
Sabah gözümü açtığımda karşımda uyuyan Jungkook ile sırıtmıştım. Kim Sun kollarını onun omzuna atmış, göğsüne sinmişti. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçalarken belime dolanan kollar ile irkildim. Boynumda hissettiğim nefesi ile tüylerim ürperirken uykulu sesi kulaklarıma doldu.
-Günaydın güzelim.
Ben de ellerimi belimde olan ellerimin üzerine koyup günaydın dedim. Fakat ağzımda diş fırçası olduğu için sesim çok değişik çıktı. O da anlamış olacak ki kıkırdamıştı.
Tekrar boynuma bir öpücük kondurduğu sırada onu geri ittirdim.
-Napıyorsun Kim Sun var içeride.
Huysuz bir şekilde geri çekilirken onu arkasından kaktırarak içeriye itekledim. İçeri geçtikten birkaç dakika sonra Kim Sun uyandı. Hazırlanıp kahvaltıya indik. Ben, Tae ve Hoseok genelde Kim ailesinin kahvaltı salonunda yapardık kahvaltımızı. Fakat Tae bugün Seokjin ile yapmak ister diye diğer omegaların yediği salona gidiyordum ki Tae kolumdan tuttu.
-Hey, Jimin Bey kahvaltı salonunun yerini mi unuttun?
-Şey Tae sen misafirin ile birlikte yemek istersin diye düşündüm.
-Yok gelin hep birlikte yeriz.
Kim Sun'u kucaklayarak hem bu prenses çok acımıştır bir an önce yemeliyiz kahvaltımızı.
Tae kucağında Kim Sun ile önden giderken Seokjin de arkadan onları izliyordu. Ben de ileri doğru adımladığımda Jungkook kolunu omzuma attı, ben de elimi beline koyup kahvaltı salonuna geçtik.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra biz Kim Sun'un ailesinin mezarına gitmek için Taelerden ayrıldık. Onlarda Seokjin ile dolaşacaklardı. Saraya 10 dakika uzaklıkta olan Kim sürüsünün mezarlığına vardık. Kim Sun'un yüzünü hüzün kaplayınca benimde ister istemez hüzün kapladı yüzümü. Ailesinin mezarının yanına vardığımızda biz biraz daha geride duruyorduk. Kim Sun ailesi ile konuşurken kendimi tutamadım ağlamaya başladım. Küçücükken anne sevgisinden mahrum kalmıştı. Jungkook ağladığımı fark ettiğinde bana iyice sokularak kollarını bana sardı.
-Şşş, ağlama bebeğim. Kim Sun'u neşelendirmemiz lazım. Senin ağladığını görünce daha çok üzülür.
Başımı sallayıp gözlerimi sildim. Biraz durduktan sonra Kim Sun'u da alarak biraz dolaşmaya çıktık.
Arabada şehre iniyorduk. Jungkook ve kucağımdaki Kim Sun sohbet ediyorlardı.
-Güzellik biliyor musun yarın Jimin ile biz evleniyoruz.
Kim Sun ile ikimizde aynı anda
-Neee! Dedik.
-Yaaaaa ne demek yarın, bana ne zaman haber verecektiniz, ben ne giyeceğim şimdi yarın? Off Jungkook yaa bu şimdi mi haber verilir. Jimin sana da aşk olsun neden söylemedin?
Kim Sun sitem ederken ben hala şoktaydım. Yarın mıydı gerçekten?
-Jimin?
Jungkook'un sesi ile irkildim.
-Hım pardon dalmışım.
-Gelinimiz heyecanlı galiba Jungkookçuğum, dedi Kim Sun. İkili kıkırdarken somurttum.
Kim Sun'a yarın için güzel bir elbise ve ayakkabı aldık. Biraz dolaşıp saraya döndük.
.
.
.

Minik Deneğim🌼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin