✨ Özel Bölüm ✨ (M)

2.7K 139 59
                                    

❗❗Bölüm tam mı görünüyor yarım mı? Ben de mi sıkıntı var yarım gösteriyor bölümü ama yayınladığım bölüm tam. ❗❗

Başlıktan da anlaşıldığı gibi smut timeeeee✌🏻. İkinci smutumu yazdım ve umarım o kadar da kötü değildir. Beğenmeniz dileği ile keyifli okumalar....

.
.
.
Jimin ve çocuklar sarayın mutfağında bir şeyler yapma çabasındaydı. Jimin'in isteği üzerine Jungkook mutfaktaki betaları birkaç saatliğine çıkartıp eşi ve çocukları zaman geçirsin diye mekan sundu onlara.
Şimdi de Jimin çocuklara kek yapmasını öğretiyordu. Aren solunda Areum ise sağ tarafındaydı.
-Bakın şimdi çocuklar, önce bu yumurtaları kırıyoruz.
Jimin daha elindeki yumurtayı kırmadan sol tarafındaki oğlu elindeki yumurtayı yere atıp kırdı.
-Aren? Napıyorsun oğlum?
-Baba kır dedin ya yumurtayı kırdım işte.
Areum kardeşine gülerken Jimin de konuştu.
-Oğlum kabın içerisine kıracaksın dışına değil.
-Peki baba.
-Şimdi de şekeri katıyoruz fakat kabın içine.
Jimin son sözü ile Aren'e gönderme yaparken Aren göz devirip şekeri de ilave etti.
Jimin yumurta ile şekeri güzelce çırptı.
-Şimdi de bardaktaki sütümüzü ekliyoruz.
Aren sütünü eklemeden önce hemen bir yudum aldı.
-Oğlum neden sütü içiyorsun kek yapacaktık ya.
-Ama baba süt içmezsem büyüyemem ki.
Jimin gülümseyip keki yapmaya devam etti.
Biraz zeytinyağı ekleyip karıştırdılar.
- Şimdi sıra unda. Azar azar-
Jimin lafını bitiremeden Aren elindeki un paketini bir anda döktüğü için elini yüzünü üstünü başını hatta babası ve kardeşini de un yapmıştı.
-Jeon Aren!
Jimin sinirle oğluna döndüğünde kendisine masum masum bakan bebeğine kıyamadı. Aren'i kucağına aldı.
-Gel bakalım seni canavar. Üzerimizi temizleyelim.
Jimin çocukları güzelce yıkayıp daha sonra da kendisi duş aldı. Duştan sonra mayışan çocuklarına bakıp gülümsedi.
-Uyumak istiyor musunuz?
İkisi de heyecanla kafalarını salladı. Jimin babaları da ortalarına yerleşip onlara masal okuyup uyuttu. Kendisinin uykusu olmadığı için bahçede dolaşma kararı verdi.
Jungkook işleri olduğu için yanlarında değildi. Hoş yanlarında olunca da Jimin'e trip atıyordu. Sırf tekrar çocuk istediğinde ona hazır olmadığını söylediği için. Jimin onun anlayışla karşılayacağını düşünüyordu ama Jungkook günlerdir Jimin'e trip atarak onu süründürüyordu.
Bahçede bir ağacın altında oturdu bir müddet Jimin. Sonra önündeki papatya dikkatini çekti. Papatyayı koparıp yapraklarını ayıklamaya başladı. Seviyor... Sevmiyor.... Seviyor.... Sevmiyor... Seviyor.... Sevmiyor.... Son yaprağa geliyordu ki arkadan bir ses duyuldu.
-Seviyor, seviyor. Hem de çok.
Jungkook gülerek eşinin arkasından sarıldı ona. Jimin ona biraz daha yer açıp ileri gitti. Şimdi Jungkook ağaca yaslanıyor Jimin de Jungkook'un göğsüne.
İkisi de sessizce birbirini hissediyordu. Jungkook kokladığı saçlara arada bir öpücük bırakıyordu.
-Papatya ve kelebeğin hikayesini biliyor musun Jimin?
-Hayır, nedir?
-Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. İçinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş, "bende yalnızlıktan sıkılmıştım zaten." Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana, ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve "Üzgünüm, ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam vermemiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
Papatya bu duruma çok üzülmüş. Ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Seni seviyorum" diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

Minik Deneğim🌼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin