Seray'dan...
Güneşin ilk ışıklarıyla uyanmıştım. Yüzümü yıkamak için nehire doğru gitmek istedim. Zaten uyandığımda da herkes yatıyordu. Sanırım adaya hala alışmaya çalıştığımdan pek uyuyamamıştım. Nehre geldiğimde Sergen'in de orada olduğunu fark ettim.
"Günaydın!" dedim neşeli bir sesle. O da aynı ses tonuyla cevap verdi.
"Erkencisin bakıyorum." dedi Sergen.
"Daha yeni geldim ya o yüzden herhalde. Ben de anlamadım. Sen hep bu saatte mi kalkıyorsun?"
"Yok aslında ama bugün uyku tutmadı beni de. Bugün dokunulmazlık oyunu var biliyorsun." Bundan dolayı sıkıntılı olmasına şaşırmıştım.
"Neden dokunulmazlık için korkuyorsun ki? Senin ismini kimse yazmaz burada. Hem performansın iyi hem de kimseyle aran kötü değil."
"Benim değil senin ismin çıkacak diye ödüm kopuyor. Daha yeni geldin kendini ifade etme şansı elde edemedin. Sms'in nasıl gelir hiç bilmiyoruz. Çağrı ile de atıştınız zaten."
"Sakin olsana şampiyon yaa! Elenirsem yapacak bir şey yok böyle olması gerekmiş ama bence kazanacağız."
"Başka şansımız yok." dedi anında.
"Hadi ama bu kadar gergin olma." dedikten sonra etrafa baktım. "Ben biraz nehre gireceğim." dedim parlak bir fikir aklıma gelmiş gibi.
"Bu çok da iyi bir fikir değil bence." dedi Sergen kalkan beni gözünle izleyerek.
"Sen her şeyi bu kadar düşünüyor musun? Anı yaşa!" Elini tuttuğum gibi nehre doğru koşmaya başladım. Birlikte suya atladık. Artık o da gülüyordu.
"Açıldım sabah sabah! İyi geldi." dedi Sergen gülerken.
"Bir şey soracağım. Tamam nehre ben girelim dedim ama timsah falan yoktur dimi, çıksak mı acaba?"dedim tedirgince.
"Anı yaşa Seray!" dedi sesini incelterek.
"Ya dalga geçme! Harbiden olmaz dimi?"
Gülerek bana bakıyordu."Olabilir de yani sonuçta Dominik'teyiz. Neler neler var ki burda timsah nasıl olmasın?"
Bu söyledikleriyle iyice korkmaya başlamıştım. "Ya tamam gel çıkalım o zaman."
Tam çıkmaya doğru hazırlanırken bacağıma dokunan bir şeyle çığlığı bastım. Sergen arkamda kahkahalara boğulmuştu. Ecem burda olsaydı en azından suda boğulmadı da kahkahalarında boğuldu derdi. Allah'ım bu kız beni çok kötü etkiliyor.
"Ne yapıyorsun ya? Ödümü kopardın! Yapılır mı bu he yapılır mı?" diyerek ona su atmaya başladım. O da aynı şekilde bana atıyordu.
İkimiz de kahkahalarla gülerken Öykü'nün sesini duyduk. "Oo gençler uyanmışsınız. Hadi gelin bir şeyler yiyelim. Oyuna gideceğiz."
Allah'ım Öykü'ye daha kaç kez yakalanacağız acaba?
Yemek yemek için takımın yanına gittik. Yaşadığım bu harika sabahı düşündükçe gülmeden duramıyordum. Umarım tüm günüm böyle kahkahalarla geçer ve dokunulmazlık oyununu da biz kazanırdık.
Ecem'den...
Sabah kalkıp yiyecek bir şeyler bulduktan sonra oyun alanına geldik. Aleyna ile dün olanlardan sonra asla bir araya gelmemiştik.
Dokunulmazlık oyununu Acun Abi sunacaktı. Önce ünlüler takımdan birkaç kişiye söz hakkı verdi. Ardından da bizim takıma geçtiğinde gözüm Sergen ve Seray'a takıldı. Seray bir şey söyledikten sonra Sergen neredeyse kahkaha atacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...