8

548 27 11
                                    

Seray'dan...

Sabah yine fazlasıyla erken olabileceğini düşündüğüm bir saatte uyanmak üzereydim. Burada saat olmaması inanılmaz sinir bozucuydu. Yüzüme vuran güneş ışığı ara ara gölgelere dönüşüyordu.

Gözlerimi zorlukla açtığımda Sergen'in hemen yanı başımda bana baktığını gördüm. Korkudan yerimde sıçradım.

"Ne oluyor be? " Kimsenin uyanmaması için bunu fısıltıyla söylemiştim. Benim şaşkın yüz ifademe karşılık o gayet sakin görünüyordu. Bu durum daha da sinirimi bozmuştu.

"Uyanmanı bekliyordum." dedi sanki çok normalmiş gibi.

"Yüzümün dibinde mi bekliyordun uyanmamı? Ödümü kopardın sabah sabah. Hem sen ne ara uyandın ki?"

"Ben uyanalı epey oldu. Senin uyanmanı beklerken de faydalı bir aktivite yapayım da seni izleyim dedim."

Dün yaşananlardan sonra her konuşma istediğini başarıyla savuşturmuştum. Ama sanırım bu sefer kaçış yoktu. Oysaki gayet de iyi gidiyordum yani. Neden böyle oldu ki şimdi? Aklıma gelenle ona doğru baktım.

"Hem kameralar yok mu? Bence şimdi gitmen lazım. Daha sonra konuşuruz belki." Bence denemeye değer.

"Kameraların henüz çekime başlamadığını tahmin ediyorum."

"Tahmin mi ediyorsun? Dalga geçiyorsun herhalde benimle. Böyle bir şey nasıl anlaşılır bir düşün bakalım." dedim ve endişeyle etrafıma baktım.

"Çevreye bakıyoruz Seray'cım. Aa kamera falan yok. Demek ki daha çekim başlamadı. Hadi kalk artık da konuşalım şimdi. İki büklüm durmaktan bel fıtığı geçirmek üzereyim. Parkurlara çıkamazsam vallahi billahi senin yüzünden olur ona göre. Bekliyorum, hadi."

Üzerine çikolata sosu ve fıstık da olsun mu?

"Ee emredersiniz paşam. Var mıydı başka bir istediğiniz?" Benimle böyle emir verir gibi konuşulmasından nefret ederdim.

"Tamam özür dilerim. Emretmiyorum, rica ediyorum. Lütfen, biraz ormana doğru yürüyelim artık."

Daha fazla ısrar etmemeye karar verip kalktım. Artık kaçış yoktu. Kafamdan söyleyeceklerimin planını yaparken nehre doğru gelmiştik. Neydi burası? Klasik buluşma yerimiz falan mı?

Sergen söze girdi. "Bak belli ki bir şey olmuş. Kaç gün oldu peşinde resmen seni kovalıyorum. Buraya geldiğin ilk günü, sonrasında olanları düşünüyorum. Şimdiyse bakıyorum ki iki yabancı gibiyiz. Ben istemeden bir şeyler yapmış olabilirim. Seni üzmüş de olabilirim. Ama şunu bilmelisin ki ben seni bilerek ve isteyerek asla incitmem." Benden cevap beklercesine bakıyordu.

"Bilmiyorum." Tam devam edecektim ki yine o konuşmaya başladı.

"Dayanamıyorum artık. Ne zaman seninle konuşmaya çalışsam bilmiyorum diyorsun ya da kaçıyorsun. Bu adadaki tek dayanak noktamsın sen benim. Psikolojimin güçlü, enerjimin yüksek kalmasını sağlayan buradaki tek şeysin."

Düşündüklerini net bir şekilde söylemesi karşısında ben de açık açık söylemeye karar verdim.

"Ben de birkaç gün önceye kadar böyle olduğunu düşünüyordum. Ama olanlara baktığımda böyle olmadığını görüyorum. Bence sen yalnızca benim için böyle düşünmüyorsun. Ve şunu da söylemeliyim ki ben bazı şeyleri göz ardı edip tamamen önüme bakmakta çok iyi değilim. O yüzden en baştan kaptırmamam lazım kendimi."

Çünkü şimdi kendimi kaptırıp sana aşık olursam bu yarışmanın benim için bitmesi demek olur.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Kendini kaptırmaman lazım öyle mi? Oldu olacak şimdi yarışmadaki geleceğimi düşünmeliyim de tam olsun." diyerek inanmazcasına bir bakış attı.

La RomanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin