21

394 20 19
                                    

Ecem'den...

Bugün sabah yine herkesten önce uyanmıştım. Ben de bunu iyice huy haline getirdim ha. Burdakiler mi uykucu yoksa sorun bende mi?

Etrafta biraz dolaştım. Yapabileceğim şeyleri yaptıktan sonra iyice sıkılmıştım.

Erkekler barakasının önüne gittim. Uyuyan Poyraz'a baktım. Ben uyandıysam, o da uyansın ne var?

Onun yattığı yere doğru ilerledim ve yanına çöktüm. Elimi yanağına koydum ve baş parmağımla yanağını okşamaya başladım. Ne kadar ponçik uyuyor ya bu çocuk.

Poyraz'ı uyandırmaktan vazgeçtim. Elimi de çekerek kalkmaya niyetlendim ki kalkamadım. Bileğimden tutulan ele, sonra da Poyraz'a baktım. Bugün de bir klişe dizi sahnesi yaşamadan geçmedi çok şükür.

"Nereye gidiyosun?" dedi uykulu sesiyle.

"Seni uyandırmaya gelmiştim ama kıyamadım, çok tatlı uyuyordun." dedim hemen. Aaa bak romantik oldu sanki biraz.

"Her zamanki halim." Poyraz'a göz devirdim.

"Hadi uyu sen. Uyurken daha tatlısın. Hem ne demiş ünlü star Ecem; en sevdiğim Poyraz, uyuyan Poyraz'dır."

Poyraz gülümsedi ve esnedi. On numara çiftiz yemin ederim. Adama söyleniyorum söyleniyorum gülüyor.

"Benim de en sevdiğim Poyraz sabah kalkınca ilk gördüğü kişi Ecem olan Poyrazmış, ben de az önce öğrendim." dedi ve minnak minnak gülümsedi.

Biz birbirimize bakıp salak salak gülümserken bir ses gelince hemen oraya döndük. Uzaktan gelen hayvanları görünce ufak çaplı bir çığlık attım. Birkaç kişinin gözleri açılsa da bizi umursamadan gözlerini geri kapattılar.

Dünya yansa umurlarında olmayacak ha!

"Onlar ne öyle ya?" diye sordum.

"Hiç bilmiyorum ama buraya doğru geliyorlar." diye cevap verdi Poyraz da.

Yaklaştıkça daha net görebiliyordum. "Anam! İnek ya bunlar." dedim gelen rahatlama hissiyle.

Kaplan gelmesini beklemiyordum tabi de inek gelmesini de beklemiyordum.

"Boşuna korktuk valla." dedi Poyraz ve inekleri umursamadan nehre doğru ilerlerdi.

Ben de barakanın önünden geçen ineklerin yanına gittim. İneklerden korkacak kadar da değiliz yani.

Salak salak hareketler yaparak onlara gitmeleri gereken yeri gösteriyor ve kendi kendime eğleniyordum. Kısa süre sonra Poyraz da gülerek yanıma geldi. "Ne yapıyorsun ya?"

Poyraz'ı takmayarak işime devam ettim. Bir inek yanlış yere gidince heyecanla bağırdım. "Poyraz! O inek yanlış yere gitti!"

"Dur, hallederiz." dedi ve ineğin peşinden koşarak onu sürüsünün arasına kattı.

Ben de ona doğru koştum ve ona sarıldım. "Kahramanım!" dedim sahte bir sevinçle. Ardından ikimiz de kahkaha attık

Barakadan uyumaktan yüzü gözü şiş olan Berkay çıktı ve bize bakıp göz devirdi. "Bu saatte bu ne enerji? Ne yapıyorsunuz?" dedi de gözlerini kaşıdı.

"İnekler geldi." dedim tatlı bir gülümseme ile.

"Ya inekler geldiyse geldi! Siz niye ineklerle inek oluyosunuz!" dedi Berkay sinirle. Poyraz ve ben yine kahkaha attık. "Halktan sesler korosu olarak gülüşünüzü de bize bahşettiniz. Uyuyun artık."

"Siz uyanın asıl. Oyun var oyun. Bir şeyler yiyelim."

"Hadi gel biz yemeye bir şeyler ayarlayalım." dedi Poyraz ve ben de onu takip ettim.

Market oyunlarını kazandığımız için erzağımız vardı. Bu haftanın erzağı olan patatesi suda haşlamamız oyun öncesi bize yeter diye düşündük.

"Ecem, ordan bıçağı uzatır mısın? Önce soyalım sonra suya atalım daha kolay olur."

Poyraz'ın sesiyle başımı aşağı yukarı salladım ve "Yes chef!" diye bağırdım. Ardından iki tane bıçak aldım ve birini ona uzattım.

"Alamam." dediğinde kaşlarımı çattım. Az önce bıçak istemedi mi bu ya?

"Niye, elin mi yok?" dedim gülerek.

"Ecem elinden alamam. Yere bırak ordan alırım. Yoksa kavga ederiz." dedi sanki çok mantıklı bir şey anlatıyormuş gibi.

"Poyraz?" dedim ve elimi alnına koyarak ateşi olup olmadığını kontrol ettim. "Ateşin de yok. Ne oldu sana? Kafana coconut falan mı düştü?"

Poyraz bana baygın bir bakış attı. "İnandığımdan değil ama işimizi sağlama almak lazım. Durduk yere kavga etmeyelim şimdi."

"Niye edelim ki zaten?" dedim ama onu dinleyerek bıçağı yere bıraktım. İnatçı da çünkü kendisi. Kendimi boş yere yoramam.

Poyraz bıçağı almıştı ve beraber patatesleri soyduk. Ardından suya attık. Bizi çok zorlayan bir yemek oldu...

Poyraz birden bana döndü. "Sen ateşimi tam kontrol ettin mi?" diye sordu.

Birden panikledim. "Niye ki? Kendini kötü mü hissediyorsun?" dedim ve elimi tekrar alnına yerleştirdim. Yoo gayet normaldi işte.

"Öyle anlayamazsın. Ateş dudakla kontrol edilir. Dudaklar ısıya karşı hassastır."

Hemen dudaklarımla kontrol ettim. "E hâlâ normal bu! Benimle dalga mı geçiyosun Poyraz?"

"Yoo! Hasta oldum galiba." dedi bitkin bir sesle. "Yanaklarımdan da kontrol et bakayım."

Az önce iyiydi ya bu çocuk. Birden bire hastalık mı olur? Benimle dalga geçtiğinin farkındaydım ama yine de oyununa devam ettim. Sen görürsün şimdi Poyraz Efendi.

Eğilerek yanağını öptüm. "E burda da yok!" dedim. Poyraz gülümsedi ama sonra bir anda kendini toplarladı. Bu da beni iyice saf sanıyor ha!

"Bir de dudaklarımdan kontrol et bakayım." dediğinde omzuna vurdum ve geri çekildim.

"Nasıl hastalık bu?" dedim gülerek.

"Sana hastayım ben kızım. Öp de iyileşeyim işte." Sevimli gülümsemesi ile kafasını yana yatırdı.

"Laflara bak laflara!"

"Aaa yemek mi hazırlıyosunuz?" dedi yanımıza doğru gelen Aleyna. Ama sesi daha çok 'Aaa siz yemek hazırlayabiliyor muydunuz?' der gibiydi. Geçen günkü olaydan bahsediyordu. İyi ki bir gün ortalıktan kaybolduk yani.

'Hee Aleyna yemekte dayak var yicen mi?' demek istesem de Poyraz cevap vermekte benden önce davrandı.

"Evet, birazdan hazır olur. Herkes uyandı mı?" dedi Poyraz.

"Evet uyandı." dedi kısaca.

"Aleyna!" dedim ve bana bakmasını sağladım. "Bizi sevmek zorunda değilsiniz. Yaptıklarımızı doğru bulmak zorunda da değilsiniz. Ama aynı yerde yaşıyoruz ve biz bir takımız. Bunların hepsini bir yana bırakarak normal bir iletişim kuramaz mıyız?"

Bu kavga ve kaos ortamından sıkılmıştım. Beni anlar mı bilmiyordum ama şansımı denemiştim işte.

"Bakarız." dedi ve arkasını dönerek Ayşe ve Steven'in yanına gitti.

Bu neydi la şimdi? İnsan normal bir cevap verir. Konuştum o kadar.

Reşat Abi ve Berkay'ın yanımıza gelmesiyle beraber tabakları hazırladık. Herkese düşen payı eşit bir şekilde bölerek koymuştuk.

"Sabah sabah ne oldi öyle?" diye sordu Reşat Abi.

" Toxic çiftimiz ineklerle kanka oldu." dedi Berkay hemen.

"Ne var ya? Onlar da insan." dedim ve sonra durup ne dediğimi sorguladım. Herkes kahkaha atmıştı.

"Ben dedim ineklerle inek olmayın diye. Bu sefer de inekleri insan yaptı. Bu kız onlara benzemekte ısrarcı." diye söylendi Berkay.

"Sizin yerinize inek kanka buluruz diye korkmayın. Onlar tek sabahlıktı." dedi Poyraz da.

"Sarhoştum hatırlamıyorum." diyerek güldüm.

La RomanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin