Sergen'den...
Benim yüzümden oldu işte. Benim yüzümden oldu. Ben sadece iyiliği için yardımcı olmak istemiştim. Ama ne vardı da sesimi yükselttim. Hem bundan nefret ettiğini bile bile nasıl yapardım böyle bir şeyi.
Takım arkadaşlarım bana bir şeyler söylüyordu ama onları istesem de dinleyemiyordum. Bir noktaya odaklanmış, sadece oraya bakarak bunları düşünüyordum. İçimdeki duygulara daha fazla engel olamadım ve birden elimi yanımdaki benche vurdum.
"Benim yüzümden oldu." diyerek bağırdım.
"Hayır saçmalama. Sen nereden bilebilirdin?"
"Böyle olsun istemezdin Sergen. Sakin ol. Senin suçun değil."
"Hem bir şeyi yokmuş. Gece veya yarın sabah yanımıza gelecek."
Bize doğru yaklaşan Ecem'i gördüm. O da perişan bir halde gözüküyordu.
"Konuşalım mı bir iki dakika?" dedi ve bana baktı.
Çağrı yan taraftan lafa atladı. "Kardeşim yani sen de. Bir Seray için geliyorsun bir Sergen için. Serayı da teselli edeyim dedin bayılttın gönderdin. Sergen'i mi bayıltacaksın şimdi de. Ne bu? Takımınızın yeni taktiği mi?"
"Saygılı ol Çağrı." diye Poyraz Ecem'i korumaya çalıştı.
İçimden artık saygı deme Poyraz diye geçirirken bir yandan da Ecem'i koruma çabasına karşı gülümsedim. Bunlarda da bir şey vardı. Gelince Seray'dan öğrenirdim, dedikodularını da yapardık. Tabii benimle konuşmak isterse. Bir kez daha hüzünlendim.
"Hah! Ben de diyordum kolejli nerede kaldı? Gözlükleri takmamışsın bugün." Çağrı dalga geçer gibi konuşmuştu.
"Allah allah! Kaostan besleniyorsun sen galiba. İnsan gibi geldik buraya Çağrı. Hem senin için gelmedik ki sana ne oluyor?" Ecem de sesini biraz yükseltti.
"Sen de mi çağrı demeye başladın? Ne oldu abiye?"
"Abi dağa kaçtı, yandı bitti kül oldu." Ecem'i bile sinirlendirdiler ya, daha ne diyim!
"Hak edene. Saygı hak edene gösterilir. Kız buraya seninle konuşmak için gelmedi ki. Bir izin ver." dedi Poyraz.
Bu tartışmaya daha fazla dayanamadım ve konuşmaya başladım.
"Konuşalım tabii." diyerek kalktım ve benchin arkasına doğru gittik.
"Bu olanların tamamen senin suçun olmadığını biliyorsun değil mi?"
"Bunu beni rahatlatmak için diyorsun. Ama yalan olduğunu sen de biliyorsun. Benim suçumdu. Ben onu üzdüğüm için oldu."
"Bak, evet etkisi olmuş olabilir. Ama böyle şeyler çok sık oluyor. Hem hava sıcak. Ayrıca oyundan yeni dönmüş. Olabilir yani."
"Sana anlattı mı bilmiyorum. Ama ben bağırdım ona. Nefret ettiğini bile bile yaptım."
"Konunun ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama kötü bir niyetin olmadığına eminim. Şimdi gördüğüm halin bile bunu kanıtlıyor zaten. Muhtemelen yarın sabah döner yanınıza. Dinlendirirler şimdi biraz. Geceyi hastanede geçirir."
"Bakalım beni affedecek mi?" Bunu aynı zamanda kendime de sormuştum.
"Oturup güzelce konuşacaksınız. Kendinizi net bir şekilde açıkladıktan sonra birbirinizi anlarsınız zaten. Bir problem olduğunu sanmıyorum." Cevabından tatmin olmadığımı anlamış olmalı ki iç çekerek konuşmaya devam etti. "Bak biz Seray'la uzun yıllardır arkadaşız ve birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Ben onun bir bakışından nasıl hissettiğini anlayabilirim. Buraya geldiğimizden beri çok sık konuşamasak da neler hissettiğini yine anlayabiliyorum. Uzun zamandır onu böyle bakarken görmemiştim. Seninle gerçekten çok mutlu ve seni gerçekten çok seviyor. Hele ki bu zor şartlarda birine karşı duygular besleyebilmek kolay bir şey değil. Siz bunu başardınız. Kaybetmemek için de elinizden geleni yapacağınızı biliyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
РазноеAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...