23

383 23 21
                                    

Adaya geldiğimizde aklımda tek bir soru vardı. O da Öykü'nün neden böyle davrandığıydı. Sabahı beklemek istemedim ve ateş başında duran Öykü'nün yanına gittim.

"Öykü, biraz konuşabilir miyiz?"

"Gerek yok bence." dedi ve ateşe bakmaya devam etti.

"Bizimle alakalı bir konu olduğu için yalnız konuşalım istedim. Ama madem işleri zorlaştırıyorsun, burada da konuşabiliriz. Senin benimle derdin ne? Ben iyi anlaştığımızı sanıyordum." Destek olmak için Sergen de elini omzuma koydu.

"Benim hakkımda söylediklerinden sonra sana samimi davranmamı beklemiyordun herhalde." dedi ve meydan okurcasına gözlerime baktı.

"Neler söylemişim senin hakkında?" dediğimde takımdaki birkaç kişi lafa atladı.

"Arkadaşlar tamam ya."

"Gerek yok. Uzatmayın."

"Bir saniye karışmayın lütfen. Peki gel, konuşalım." dediğinde barakalardan uzaklaştı. Ben de arkasından Öykü'yü takip ettim.

"Sen bu adaya geldiğinde iyi biri olduğunu düşünmüştüm. Seninle de iyi anlaşıyorduk biliyorsun. Ama hakkında duyduklarım gerçekten beni çok yaraladı."

"Gerçekten neyden bahsettiğini anlayamıyorum. Açık konuşalım mı?"
Artık sabrım kalmamıştı çünkü.

"Öykü'nün zaten bu takıma faydası yok. Takım hakkında konuşmaya da hakkı yok. Kendini bu adanın ve takımın lideri olarak görüyor. Sergen ve bize de karışıp duruyor. Bunlar tanıdık geldi mi?"

Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ben böyle şeyler söylememiştim ki. Söylemezdim de. "Hayır, tanıdık gelmedi. Ben bunları söylemedim. Sana bunları kim söyledi bilmiyorum ama beni onunla yüzleştirebilirsin."

"Barış söyledi."

Tam bu sırada Barış abi tuvaletten çıkmış barakaya doğru gidiyordu. Hemen seslendim. "Barış abi! Bir gelir misin?"

Öykü kızgın görünüyordu. "Barış sen bana geçen gün Seray hakkında bir şeyler anlattın ya. Seray şimdi haberi olmadığını söyledi. Neler oluyor?"

"Yoo ben sana hiçbir şey söylemedim." dedi Barış abi. Ama bunları söylerken bir yandan gözlerini kaçırıyor bir yandan da parmaklarıyla oynuyordu. Yalan söylüyordu.

"Allah allah! Arkadaşım sen iyi misin?" diyerek sinirle güldü Öykü.

İyice sinirlenmeye başlamıştım. Yine de sakinliğimi korumaya çalıştım. "Barış abi yalan söylediğini anlayabiliyorum. Neden böyle bir şey yaptın? Benim ne zararım dokunmuş olabilir ki sana?"

"Gece gece sizinle bunları konuşamayacağım şimdi. Ben uyuyorum." dedi ve hızlıca gitti.

"Bunlara nasıl inanırsın ya? Adada yakın olduğumuzu zannediyordum. Bana sormadan, koşulsuz nasıl kabul edersin söylediklerini?"

Evet Barış abi bunları uydurmuştu ve suçluydu. Ama Öykü'nün hiç sorgulamadan bunlara inanması onu da suçlu yapıyordu bence. Kaç gündür bana laf söyleyip duruyordu. Biraz önce konseyde ismimi de söyletmeye çalışmıştı. Eğer İlayda ismimi söyleseydi belki de şu an burada olamayacaktım. Hiçbir şeyin garantisi yoktu.

"Ben özür dilerim." dedi ve hızla yanımdan gitti.

Konuştuğumuz yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Günlerdir bu olanlar artık fazla gelmeye başlamıştı. Duyduğum kıpırtı sesiyle ürperdim ve küçük bir çığlık attım.

La RomanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin