Seray'dan...
Dokunulmazlık oyunu sonrası konsey vardı. Bu hafta gönüllüler takımından birinin ismi yazılacaktı. Sırayla isim yazdılar ve sonra Acun Abi sonucu açıklamak için hareket etti. Tek tek kağıtları açmaya başladı.
"Evet, gönüllüler takımının potaya koyduğu isim Hanzade. Hanzade şimdi söz sende."
"Acun abi böyle uygun görmüşler. Diyecek lafım yok. Ben elimden geleni yapıyorum buradayken. Umarım ikinci dokunulmazlığı biz kazanırız ve ben gitmem."
"Peki arkadaşlar adanıza gidebilirsiniz."
Kameraların kapandığını anladığımız sesler duyuldu.
"Arkadaşlar yayından çıktık. Bir süre daha kalır mısınız?" dedi bizim takıma dönerek.
Ardından gönüllüler takımını adalarına yolladı."Biliyorsunuz sizi dışarıdan haberdar etmiyorum. Ama önemli olan durumları söylemem gerekiyor. Özellikle de sağlıkla alakalı durumları."
Bunu söylediğinde herkes tedirgince birbirine baktı. Burada ailemizi, arkadaşlarımızı göremiyor ve onlardan haber alamıyorduk. Bu durum çok can sıkıcıydı. Onların sağlıklı olduğunu bilmek bile yetiyordu bize.
"Aslında nasıl söyleyeceğim bilemiyorum. Moral bozmak da istemiyorum çünkü. Ama söyleyeceğim kişinin ailesi de bilmesini istedi. Fazlasıyla yakın bir bağ varmış aralarında. Tepki almamak için de yayından sonra söylemeye karar verdik biz de."
"Ne oldu acaba?" dedim ve Sergen'e baktım. Sergen de kaşlarını çatmış, Acun abiye odaklanmıştı.
"Bilmiyorum." diye fısıltıyla cevap verdi yine de.
"Sergen, durum seninle alakalı." Bakışlarım hemen Sergeni buldu. Ne olmuş olabilirdi? Korkuyla elini tuttum.
"Arkadaşın Burak..." Sergen sanki duymamak istercesine gözlerini kapattı.
"Bu sabah trafik kazası geçirmiş." Sergen gözlerini tekrar açtığında gözleri anında dolmuştu."Annen kardeş gibi olduğunuzu söyledi. Böyle bir durumda kesinlikle bilmeni istediğini belirtti. O yüzden biz de söyledik." Sergen ne yapacağını bilemeden ayağa kalktı.
"Durumu nasıl?"
"Şimdilik stabil. İletişim içindeyiz. Herhangi bir bilgi öğrendiğimiz gibi sana haber vereceğiz."
Gerçekten çok kötü gözüküyordu. Onu bu halde görünce içim acımıştı resmen.
Bana doğru döndü."Ne yapacağım ben?" Ses tonu çaresiz çıkmıştı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Hüzünlü bakışlarla ben de ona baktım. Metin abi de yanımıza gelmişti. Sergen'in yerine oturmasına yardım edip önüne çöktü.
"Sergen bak oğlum. Doktorlarıyla da hemen iletişime geçtim. Gayet başarılı geçmiş ameliyatı. Seni de haberdar edeceğim zaten her şeyden. Lütfen sen iyi ol."
"Durumu iyileştiğinde sizi görüştüreceğiz zaten. Kendini iyi hissedene kadar oyunlarda oynamak zorunda da değilsin." dedi Acun Abi.
"Nasıl sana bu haberi verdiysek iyileştiğinde de aynı haberi vereceğiz. Kötü düşünmeyelim ki kötü olmasın." dedi Metin Abi.
"Hadi şimdi adanıza gidin. Daha fazla burada kalarak yorulmayın."
Adaya geldiğimizde Sergen yalnız kalmak istediğini söyleyerek denizin oraya doğru gitti. Adaya gelene kadar da hiç konuşmamıştı zaten.
"Sergen nerede?" diye sordu İlayda.
"Yalnız kalmak istedi. Haklı tabii. Ben de böyle bir haber alsam kolay kolay atlatamam." dedi Öykü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...