Baayaa uzun bir bölüm oldu. Başa eklemeyi unuttuğum kısmı ekleyerek yeniden yayımlıyorum. İyi okumalar ❤️
Sergen'den...
Güneş ışıklarının gözüme vurmasıyla uyanmıştım. Yattığım yerden biraz doğrularak oturdum. Boş boş yere bakarken aynı zamanda hayatı idrak etmeye çalışıyordum. Bir süre sonra ayaklandım ve yattığım yeri toparladım. Yüzümü yıkamak için barakadan dışarı adım attığımda gözlerim kızların barakasına takıldı. Seray orada değildi. Melis'in orada olduğunu gördüğümde ona sormaya karar verdim.
"Günaydın. Seray nerede, gördün mü?"
"Günaydın. Biz bayağı erken uyandık bugün ya. O da biraz denize doğru gitti."
"Anladım. Hava bugün çok nemli ya. Nefret ediyorum böyle olunca."
"Gerçekten. İnsan bir şey yapmazken durduğu yerde sıcak basıyor." dedi ve barakanın kenarına oturdu. Ardından gülümseyerek konuşmaya devam etti.
"Sen de git istersen yanına. Merveler pirinç pişiriyor. Olunca ben seslenirim size.""Evet evet. Gideceğim zaten şimdi. Sen bizi çağırırsın o zaman. Teşekkürler" dedim ve denize doğru ilerledim.
Geldiğimde Seray'ı denizin biraz ilerisinde gördüm. Yüzmüyordu, yürümüyordu. Sadece öylece duruyordu. Su beline kadar gelirken salık saçlarına düşen güneş ışığı onları hafif sarıymış gibi gösteriyordu. Sanki orada olduğumu fark etmiş gibi birden arkasını döndü. Gülümseyerek bana baktı ve eliyle beni yanına çağırdı.
"Sergen!" diye seslendi. Ama sesi çok değişik çıktı. Bir gecede hasta mı oldu bu kız ya?
"Seray!" diye bağırdım ben de.
Birden gülme sesleri duydum. Seray da gülüyordu ama başka kişilerin gülüşleri de geliyordu. Takım arkadaşlarım arkamızda mı diye arkama baktım. Hayır, yoklardı.
"Sergen, hadi!" diyerek bir kez daha seslendi Seray.
"Geliyorum Seray. Bir saniye, geliyorum."
"Sergen! Sergen, ne Seray'ı lan? Hadi oğlum, uyansana!"
"Hı?" Omuzlarımda hissettiğim darbeyle gözlerimi açtım. Karşımda Batuhan vardı.
"Uyandın mı aşkııım?" dedi sesini incelterek. Bir yandan gülüyor bir yandan da dudaklarını büzmeye çalışarak bana doğru yaklaşıyordu.
"Noluyo be?" dedim ve Batuhan yaklaşmasın diye kendimi geri geri çektim.
"Aşkım benim ya Seray! Tanımadın mı beni yoksa? Çok alınırım ama been." diyerek kocaman bir kahkaha patlattı.
Karşıya baktığımda gülmekten yere yatan Seray'ı gördüm. Hayır hayır. Bu bir deyim değildi. Gerçekten yere yatmış, hem gülüyor hem de karnını tutuyordu.
Batuhan'ın da Seray'dan çok farklı bir yanı yoktu. "Seraycığım, artık sen de aramıza girmezsen seviniriz. Görüyorsun işte. Sergen bana aşık!"
"Evet Batuhan, gördüm. Bundan sonra tövbe. Asla girmem aranıza." Seray'ın gülmekten ne dediği pek anlaşılmasa da bunları duyabilmiştim. Aman rezil oldum be! Kırk yıl bitirmezler şimdi.
"Siz geçin dalganızı geçin. Çok garipti bir kere tamam mı? Sanki şu an iki kez sabahı yaşıyormuş gibiyim. Çok gerçekçiydi bir kere." diyerek ayağa kalktım.
"Aşkım nereye gidiyorsun ama? Ne güzel oturuyorduk."
Batuhan'ın bunu demesiyle bir kez daha gülme krizine girdiler.
![](https://img.wattpad.com/cover/255981443-288-k323186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...