Seray'dan...
Anlat bakalım için gelmiştik. Bu oyunu seviyordum çünkü en keyifli anlar burada yaşanıyordu. Üstelik kazanırsak ödül de vardı. Kameralar çekime başlamadan önce kura çekilecekti. Murat yanımıza yaklaştı ve Sergen'le bana baktı.
"Arkadaşlar bugün sizin için de bir problem yoksa sizi kura çekmeden eş yapacağız." İkimiz de şaşkın bakışlarla ona döndük.
"Bir problem yok tabii ki ama neden?" dedi Sergen.
"İnanılmaz fazla istek gelmiş sizin eş olmanız için. Kura olduğunu söyleyeceğiz zaten ama yine de seyircileri kırmayalım." Biraz şaşırmıştım.
"Olur, peki." dedim sadece.
Murat yanımızdan ayrıldığında Sergen'e döndüm.
"Ne alaka şimdi?"
"Anladığım şu ki dışarıda birbirimizi yakıştıran çok büyük bir grup var."
"E ben o kadar da dikkat ediyordum. Ne yaptık ki biz burada?" Kameralara dikkat ediyordum. Ne zaman buluşsak etrafta kamera ya da insan olmuyordu.
"Bizim bir şey yapmamıza gerek yok ki. Her sene birkaç çift yakıştırılır böyle. Bizi de samimi bulmuşlardır. Ki yakıştırmakta haksız da sayılmazlar. Çünkü çok yakışıyoruz. Fark etmeden bir şeyler de yaptıysak anlamışlardır."
"Ya ne düşünüyorlar acaba hakkımızda? Kötü sonuçlanmaz değil mi bu durum? Ben biraz korktum."
"Tamam ikimiz de buraya bazı hedeflerle geldik ama birbirimizi bulduk. Bu survivoru ikimiz için de unutulmaz yapacak zaten. Tabii ki elenmek istemem. Sen de istemezsin. Ama insanlar bunu desteklemese bile birbirimizden uzak mı duracağız burda sms için?"
"Hayır tabii ki ama biraz endişelendim işte. Anlamaya çalış beni."
"Bizi desteklemesinler de kimi desteklesinler be kızım? Baksana ne kadar güzel anlaşıyoruz. Bunu fark etmeden ekrana da yansıtmışız demek ki. Ayrıca bu bizim adımıza olumsuz bir şey olsa neden bir sürü mesaj atsınlar çift olmamız için?"
Bunları duyunca dedikleri mantıklı geldi. "Evet ya. Haklı olabilirsin." dedim.
Bir süre sonra Sergen yeniden lafa girdi.
"Dominikin aşkı da bir başka oluyormuş be!"
"Havasındandır." diyerek güldüm.
Kuralar çekilmiş, oyun başlamıştı.
Şimdi sergen ve ben yarışacaktık. Sergen anlatacak, ben bilecektim. Normalde bu oyunda iyiydim. Ama bu istenen bir durum olduğu için üzerimde yük vardı. Beklentiyi karşılamak istiyordum."Hazır mısın?" diyerek güldü. Ben de gülümsedim.
"Bilmem. Hazırım galiba." Heyecanım ses tonumdan belli oluyordu.
"Emin misin? Buradan bakınca pek emin gibi durmuyorsun çünkü." diyerek araya girdi Murat. O da heyecanımı fark etmiş olmalı ki halime gülüyordu. Allahım, şu an nasıl gözüküyordum acaba?
"Hazırım hazırım. Eminim, tamam başlayalım."
"Yoo, emin değilsin. Emin bizim yanımızda oturuyor. Seray'sın sen, kendine gel!" Bunu söyleyen tabii ki Ecem'di.
Emin bıkmışça elini yüzüne vurdu. "Kim emin misin dese bu espriyi yapıyor aaağğbii!" diyerek emin duruma açıklık getirdi. Herkes gülüyordu.
"Sergen, istediğin zaman geçebilirsin."
"Hadi bakalım."
Gülümseyerek ona bakıyordum. İlk birkaç kelimede yasak sözcüğü kullandı. Bu yüzden bilemedik. Kaşlarımı kaldırarak gülümsemeye devam ettim. Bana doğru baktı ve o da güldü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...