Seray'dan...
Çok fazla efor harcadığımız için erzağımız artık bize yetmiyordu. Bizde balık tutmaya karar vermiştik. Zaten zıpkın, dalmak için malzemeler vb. olan ödülü de biz kazanmıştık. Bu yüzden rahat bir şekilde balık tutabileceğimizi düşünüyordum. Sergenle birlikte okyanusa girdik. Tabii ki zıpkın ondaydı. Ben sadece balık görebilirsem yerini söylemek adına yanındaydım. Biraz ilerledik ama hiçbir şey göremiyordum.
"Noldu yani balıkların hepsi kayıp mı oldu?" dedim artık pes edercesine.
Koskoca okyanusta hiçbir şey mi olmazdı ya. Minik balıklar vardı tabii ama zıpkınla vurulabilecek gibi değildi.
"Vallahi bu ne ya? Bir karnımızı doyuralım dedik. Onu da yapamadık."
"Kafama güneş geçti he. On beş dakikadır buradayız herhalde."
"Sen git istersen. Ben biraz daha kalayım. Şimdi eli boş dönmeyim." Evine ekmek getiren bey... Severiz.
"Ne alaka be? Eli boş döneni adaya almıyorlar mı? Elin boş döndün. Bu gece barakada yatamazsın." gülerek söyleniyordum.
"Kızım açız aç ya. Bir şeyler bulmak lazım." Sessiz bir şekilde birkaç dakika daha aradık.
"Sergen bak bak çabuk bak! Şurada!" Sergen gösterdiğim yere zıpkını saplamıştı ama sert bir ses çıktı.
"Ne o? Kılıç balığı mı yoksa? Nasıl ses çıktı öyle? Kılıcına mı batırdık? Oha hemen kaçalım. Kılıçlar bizi."
Sergen ciddi bir şekilde direkt yüzüme bakıyordu.
"He kılıç balığı. Elini götür bakalım, bi kılıcının tadına bak."
Ben korkudan elimi götüremediğimde elimi tuttuğu gibi karartının üzerine koydu.
"Aaa kayaymış." dedim rahatlayarak.
"Aaa evet kayaymış. Kızım kılıç balığı ne ya? Ben de seviniyorum bulduk sonunda balık diye." Bu hafif sinirli haline gülmeden edemedim. Daha önce onu bu halde çok görmemiştim ve komiğime gitmişti. Benim güldüğümü görünce o da gülmeye başladı.
"Hadi git sen, dinlen biraz. Gerçekten de başına güneş geçmiş belli ki."
"Off iyi tamam. Sen de çok arama boşver. Nasipte varsa yeriz." diyerek yine güldüm.
Tam arkamı dönmüştüm ki kocaman bir balık gördüm. Bu sefer gerçekten balıktı. Eminim."Bak bak bak!" Sergen de ona seslendiğim gibi işaret ettiğim yere bakmış, mızrağı saplamıştı.
"Oha öldü mü? Katil olduk biz." Ciddi bakışlarımı ona yönelttim. Şaka yaptığımı sanıyordu.
"Aynı zamanda suç ortağıyız artık. Benden kaçış yok sana bundan sonra." dedi gülerek.
"Şaka yapmıyorum. Öldürdük onu." Ciddi olduğumu sorgularcasına birkaç saniye yüzüme baktı. Ciddiydim.
Ben böyle konularda çok hassasımdır bi kere tamam mı? O zaman niye balık bulmak için Sergen'le gittin Seray'cım derseniz ben balık vurmaya gelmedim, Sergen'le biraz da suda konuşalım diye geldim tamam mı? Hep toprakta mı konuşacaktık? Farklılık olsun dedim.
"Güzelim, ciddi değilsin değil mi? Hepimiz çok açız, buna ihtiyacımız vardı." Mızrağı biraz kaldırarak bana gösterdi. "Baksana şuna kocaman. Tüm takıma yeter. Ne kadar mutlu olacaklarını bir düşün."
Evet böyle dediğinde mantıklı gelmişti ama yine de üzülmüştüm. Yazık değil mi canım? O da can. Sergen mızrağı kaldırdığında diğerleri de görmüş olmalı ki sevinç çığlıkları atıyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...