Biraz da kaaoooss!!!
Seray'dan...
Bireysel performans oyunu için oyun alanına geldik. Aramızda kuralar çekildi ve ilk olarak kızlar oynayacaktı. Oyun her zamanki gibi öncelikle bir parkur ve sonrasında da atıştı. Tek fark başlangıçtan atış noktasına kadar bir platform üzerindeki küpleri dengede tutarak getirebilmemiz gerektiğiydi. Bu atışlarda kendime güveniyordum. Gün geçtikçe hızım da artıyordu. Dengemin de iyi olduğunu düşünüyordum. Ama sms sıralamamı bilmediğim için sembollerle birleşmeyi garantilemem gerektiğini düşündüm. Bu yüzden bu oyuna çok fazla asılmam gerekti. Bu düşüncelerle birlikte yarıştım ve bizim takımdan ben kazandım. Şimdi karşı takımın kazananı belli olacaktı.
Karşı takımdan da Aleyna kazanmıştı ve şimdi bizim oyunumuz olacaktı. Skoru üç yapan sembolü alıyordu.
"Evet Aleyna'nın sayısıyla skor şimdi 2-2. Son bir maç daha olacak ve kazanan bu haftaki sembolün kadınlardaki sahibi olacak."
Murat anons ederken ben de yorgun bir şekilde benche geldim ve su içtim.
"Çok iyiydin Seray."
"Bravo. Birkaç saniyeyle kaybettin. Şimdi sen alacaksın."
"Seray zaten çok iyiydin. Bir de kolunu şöyle tutarsan daha iyi atabilirsin." Dediğini anlayabilmek için İsmail Abi'ye odaklandım.
"Ben bir şey diyebilir miyim Seray'a? Bir dakika." diyerek Sergen araya girdi. "Seray iki seferdir dikkat ediyorum. Parkurda küpleri taşırken beline dayıyorsun."
"Ne?"
"Beline dayamış oluyorsun."
"İç taraf mı?"
Bu sırada Öykü ve Hayrettin de lafa girdi ve onlara yöneldim.
"Bir dinler misin beni?" dedi Sergen.
"Dinliyorum ama söyle de ona göre cevap verebileyim. İç taraf mı dış mı anlamıyorum."
"Ya ne fark eder? Belinde oluyor sonuçta. " Bunu biraz sesini yükselterek söylemişti.
"Ona göre bir şey söyle."
Takım arkadaşlarımın sesleri yine araya karışmıştı.
"Bir dinleyin ama beni. Zaten daha cümlem bitmedi ki benim ya. Ben diyorum ki kolunuzun bele gelmesine hiç izin vermeyin, kolunuzu dik tutun. Ama konuşmama izin vermiyorsunuz ki." Sergen'in sert tavrı beni şaşırtmıştı.
"Tamam Sergen sakin ol." dedi Hayrettin.
"Sergen sesini yükseltiyorsun." diyerek Barış da araya girdi.
Sergen onları yok sayıp ayaklandı.
"Tamam şimdi söyleyebilir miyim izin verirsen neden olduğunu?" dedim. Ben konuşurken benchin arkasına doğru ilerliyordu. "Hayır dinlemeyeceksen söylemeyeceğim çünkü. Duvara mı konuşuyorum ben?"
"Sinirim bozuluyor artık. Ben senin yararına bir şey söylüyorum Seray. Sanki kötü bir şey söyleyecekmişim gibi lafımı kesip duruyorsun. Kötü bir şey söylemiyorum ki."
Hem Sergen'den aldığım tepki için üzüntüyle hem de kendimi net açıklayamadığım için sinirle neden o şekilde tuttuğumu açıklamaya çalıştım."Tamam tamam Seray."
"Boşver. 2 sayı kazandın bu şekilde. Nasıl yaptıysan öyle yapmaya devam et."
"Bozma moralini. Yapıyorsun zaten."
Arkadaşlarım moral vermeye çalışıyordu. Ama ben Sergen'den böyle bir çıkış beklemediğim için benchin arka tarafına doğru uzaklaştım ve yere çöküp ağlamaya başladım. Takımdan birkaç kişi yanıma geldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/255981443-288-k323186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
RandomAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...