28

351 19 57
                                    

Buraya tamamen SerSer çiftimizden oluşan bölümü bırakıyorum. Yarın da EcPoy çiftimize ait bölüm gelecek. 🙏🏻

Sergen'den...

Seray'ın yanından kalktım ve hızla kamp alanına doğru yürürken birine çarptım.

"Hop! Biraz sakin." Başımı kaldırdığımda çarpıtığım kişinin Hayrettin abi olduğunu gördüm.

"Kusura bakma Hayrettin abi."

"Oğlum, neyin var senin ya? Karadenizde gemilerin mi battı? Bu ne hal? Soru yağmuruna tuttum ben de seni."

"Seray'la tartıştık biraz."

"Gel şöyle oturalım. Hemen anlatıyorsun." dediğinde onu takip ettim. Birilerine anlatmaya ihtiyacım vardı belki de. Hayrettin abi sorar bakışlarla bana bakınca olanları anlatmaya başladım.

"Abi biliyorsun, Seray'la Yiğit adada iyi anlaşmaya başladı. Ama ben de Yiğit'i seviyordum yani. Elemelerden de tanıyordum, iyi biri. Hiçbir şey demedim Seraya o yüzden. Aksine mutlu oldum."

"Kıskandın mı lan yoksa?"

"Ya kıskanmak değil de. Çağman geldi yanıma az önce. 'Baksana çok yakışıyorlar. İkisi de birbirine karşı boş değil bence.' falan dedi. Ama nasıl moralim bozuldu anlatamam. Sonra Seraya sordum. Ne konuştuklarını anlatmasını istedim. Merak ettim yani. Özel olduğunu ve anlatamayacağını söyledi."

"Sergen, oğlum yapma ya. Çağman da yeni geldiği için bilmiyor sizi. Onda da suç yok. Ama dediklerine inanmadın herhalde."

"Abi inanmak değil zaten. İnanmam ki. Çok moralimi bozdu sadece dedikleri. Üstüne Serayın da özel olduğunu söylemesi üzdü sadece beni."

"Şimdi ben sana özel bir şey söylesem sen gidip Seraya anlatacak mısın hemen?"

"Abi ben bir oyun sonu sırf Melise sarıldığım için kendisi kaç gün trip attı bana. Bence bu olaya kızmak benim de hakkım biraz."

"Vay be! Demek Melisten o yüzden uzak duruyorsun sen. Hanımcılık kazanacak."

Seray'dan...

Sergen yanımdan uzaklaştığında ne yapacağımı bilemedim. Bu niye sorun olmuştu ki şimdi? Ona söyleyebileceğim bir şey olsa söylerdim zaten. Ama Yiğit'e bir süre kimseye söylemeyeceğime dair söz vermiştim.

Bunları düşünürken biraz daha oturdum. Artık kalkmam gerektiğini hissederek ayaklandım. Kamp alanına geldiğimde Sergen'e doğru baktım. Barakanın kenarında oturuyordu. Ellerini başının etrafına götürmüş, başına masaj yapmaya çalışıyordu. Belki aramız düzelir umuduyla yanına gittim.

"Başın mı ağrıyor?"

"Evet."

"Masaj yapayım mı?" diyerek yüzüme tatlı bir tebessüm yerleştirdim.

Ama o benim aksime ciddiyetle bana döndü. "Yiğit orada bak. Belki konuşmak istediğiniz 'özel' bir şeyler vardır hani."

Sıkıntıyla iç çektim. Yiğit beni nasıl bir belaya bulaştırdın acaba? Ama ben de Seray'sam bu işi hallederdim. Bugün veya yarın. Elbet halledecektim.

Sergen'den...

Ben başımı öne eğmiş, kendi kendime masaj yapmaya devam ederken Seray birden yanımdan kalktı.

Gördüklerimden emin olmak için gözlerimi hızla yumup açtım. Hayır, her şey doğruydu. Resmen şu an Yiğit'in yanına gitmişti. Yiğit'in kolundan tutmuş hızla bir yere çekiyordu.

La RomanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin