Seray'dan...
Yine kaybettiğimiz bir ödül oyunu sonrası adamızdaydık. Bu aralar çok sık oyun kaybediyorduk. Birleşme partisinden sonra açlığım da daha sık vurmaya başlamış, sinirlerim iyice gerilmişti.
Bunları düşünürken bir yandan ağlıyor, bir yandan da ateşin sönmemesi için çalı çırpı atmaya devam ediyordum. Yanıma gelen İlayda'yı görmemle kafamı kaldırdım.
"Noldu sana? Neden ağlıyorsun?"dedi ve hemen bana sarıldı. Ben de sarılmasına anında karşılık verdim.
"Çok açım. Hep kaybediyoruz. Bıktım artık."
"Yaa korktum kızım, deli misin? Başka bir şey oldu sandım."
Omuzlarımı silktiğimde ellerimden tutarak beni ateşin yanından kaldırdı. Barakaya oturduğumuzda konuşmaya başladı.
"Biliyorum artık oyun kaybetmek istemiyoruz. Ama elimizden geleni yapıyoruz. Her şeyin bir zamanı var. Bizim de kazanacağımız zamanlar gelecek. İçini ferah tut."dediğinde gözyaşlarımı siliyordum.
Elinde birkaç coconutla gelen Sergen'i gördüğümde ağladığımı fark etmemesi için yüzümü saklamaya çalıştım.
"Kızlar, kendime kurbağa size de coconut buldum. Gelin, yiyelim hadi."dediğinde ince bir sopaya geçirdiği kurbağayı gördüm.
"Ay! Yeme şunları diye kaç defa söyleyeceğim sana?"dedim.
"Sen şimdi öyle diyorsun ama bir kez denesen bırakamazsın. Sonra hep istersin benden."dedi ve başını kaldırdı. Şişen gözlerimden ağladığımı fark etmiş olmalı ki elindeki coconutları yere bırakıp hızla yanıma geldi.
"Noldu sana? Neden ağladın? Bir şey mi oldu? Keşke gitmeseydim seni yalnız bırakıp."dedi ve kollarımın iki yanını tuttu.
"Yok artık Sergen! Her an yan yana olamayız sonuçta değil mi? Ayrıca çok önemsiz bir sebepti ve ağlamam kesildi zaten."
Bu sefer İlayda'ya döndü ve meraklı bakışlarını ona attı.
"Önemli bir şey yok ya. Kaybetme duygusundan ve açlıktan ağlamış. Olur öyle arada, bana da oluyor."dediğinde gözlerimi açarak ona baktım."İlayda'cığım, senin de ağzında bakla ıslanmıyor. Maşallah. Bakla demişken keşke baklava olsaydı da yeseydik."
"Ya da şöyle sağlıklı bi bakla."
"Ay kusura bakma Sergen, sağlıklı falan bakamam la."dediğimde gülüyorduk. Ecem, ünlüler adasında senin işi ben devraldım kanka!
"En son ne zaman konuştunuz Ecem'le? Arayı biraz açsanız mı ne yapsanız?"dedi Sergen gülerek.
"Sergen, coconutları getirmişsin, çok sağ ol. Ama bir de sana zahmet açsan olmaz mı? Ben hiç beceremiyorum."dedi İlayda.
"Aa niye yapamıyorsun ki? Çok kolay aslında. Gelin ben size göstereceğim."demesiyle ayaklandık. Palayı aldı ve bir coconutu yere bıraktı.
"Çok kolay. Palayla vurup kırıyorsun, sonra da açılıyor."dedi ve ikinci vuruşunda coconut patlamıştı. Evet kırılmamıştı, patlamıştı.
Yüzüme gelen parçalarıyla geriye doğru kaçmaya çalışırken aynı şeyi yapan İlayda'yla başlarımız çarpıştı.
"Aman dokunmayın bana, çok fenayııım. Ben bende değilem bugüün. Kendimde değilem bugün eyy."dememle kahkaha atıyorlardı. Canım acıdı be, insan bi telaşlanır.
"Çok içli söyledin yalnız. Yanık yanık okudun."diyen Sergen'e kızgınca baktım.
"Ay bir de çok içli söyledin diyor. Senin yüzünden beyin kanaması geçirecektim burada. İlayda, kızım sende de ne kafa varmış be."
![](https://img.wattpad.com/cover/255981443-288-k323186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Romana
عشوائيAşk Dominik'te yaşanıyor güzelim! ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT!! Bu kitap hayran kurgu değildir. İsmi geçen kişileri sadece hafızanızda az çok canlansın diye kullandım. Karakterler kurgusaldır. Sadece isimleri aynı, davranış olarak da benzetmeye çalışmadı...