34

403 20 105
                                    

Ecem ve Poyraz için bambaşka bir kurguyla yeni bir kitap düşünüyorum. Ne dersiniz yapalım mı öyle bir şeyler?

Seray'dan...

Masalarda oturmuş bir şeyler içerken sohbet etmeye devam ediyorduk. Tabii ki Ecem konuşuyordu. Zaten çok severdi konuşmayı. Yaklaşık 15 dakikadır ilk geldiğinde Poyraz'a karşı olan ön yargılarından, ne kadar farklı biri olduğundan söz ediyordu.

"Geldim ilk hafta. 'Ben bununla hiç anlaşamam' dedim. Ona ön yargıyla geldim hani. 'Ay bu çocuktan çekeceğim var benim. Çekeceğim var.'dedim. Hiç ummazdım en yakın Poyraz'la olacağımı. Kızlarla daha iyi anlaşırım sanıyordum. Onlar zaten bambaşka bir konu. Onları da anlatırım şimdi."

"Değil mi? Çok iyi anlaşıyorsunuz. Ne iyi arkadaşlarsınız."diyerek pis pis gülümsedim. Kameraların çektiğini bildiğim için böyle demiştim. Ve tabii artık susması için. Kızların konusunu da şimdi dinleyebileceğimden emin değildim.

"Evet, bambaşka aramız."diyerek Poyraz da araya girdi.

Yahu ben kamera var diye sizi kurtarmaya çalışıyorum. Siz utanmasanız birazdan sarılıp öpüşeceksiniz.

"Ama siz de öylesiniz. Her ne kadar farklı takımlarda da olsak biz bile anlayabiliyoruz yani bunu."dedi Ecem.

"Evet ya. Bizim takıma bile geliyor enerjiniz. Siz aynı adada kim bilir nasılsınızdır."diyerek Poyraz da konuya katıldı. Şimdi pis pis gülme sırası onlardaydı. Nasıl bir çift oldunuz siz ya?

"Valla abiciğim, onu ne sen sor ne ben söyleyim? Öyle böyle değil hani. Bi vıcık vıcıklar, bi küsmüşler düşman gibiler. Adada inanılmaz yalnız hissediyorum kendimi bunlar yüzünden bazen. Ama adalar birleşince elenene kadar sizinle takılırım artık ben. Güzel oldu, bana da alternatif çıktı. Zaten sıkılmıştım onlardan."dedi Hayrettin abi. Son cümlesini duymamamızı ister gibi bizden uzaklaşarak fısıltıyla söylemişti.

"Of be! Ben de Hayrettin abinin bizden sıkılmaması için neler yapabiliriz diye soruyordum Seray'a her gün. Bambaşka taktikler bulmuştuk sıkılmaman için abiciğim. Bak Seray'ı görüyor musun? Dokunsan ağlayacak."
Sergen'in lafı üzerine kahkahayı patlattık.

Ecem birden koluma dokunmuştu.
"Yoo. Dokundum, ağlamadı işte."dedi ve kahkahalarla gülmeye başladı. Sonra Sergen'in tepkisini görüp yine gülmeye devam etti. "Ay gülme krizine girdim galiba ben. Ama çıkamam ki ben bu bataktan."

"Alışırsın babam, alışırsın."diyerek Poyraz da Sergen'e döndü.

"Konuyu değiştirmeye çalışmayın. Sergen, kalbimi kırdın. Çağırırım şimdi Batu'yu görürsün."dedi Hayrettin abi.

"Batuhan ne alaka?"diyerek Berkay da sohbete katıldı.

Şimdi gülme sırası bendeydi. Bir çırpıda olayı anlattım. Konu konuyu açıyordu.

"Sen niye öyle oldun ki? Herkesle kolay anlaşırsın aslında. Kızlarla niye anlaşamadın?"dedim Ecem'e doğru.

"Ay hiç bilmiyorum ki nedenini. Normal konuları konuşabiliyoruz ama yakın arkadaş olamadık. Bir de aynı baraka ya. Yani sabah uyanıyorum. Hepsinde bir karış surat, bir mutsuzluk."

"Ve hep bir kaos."diyerek Poyraz da araya girdi.

"Evet, aynen öyle. Düşük enerjiye hiç gelemiyorum." Elini telefon tutar gibi yapıp kulağına götürdü. "Alo, düşük enerji bekleme beni. Ben gelemiyorum."diyerek esprisine gülmeye başladı.

Ben bağışıklık kazandığım için tepki vermezken Sergen ve Poyraz birbirlerine hayatı sorgularcasına bakıyorlardı. Hayrettin abiyse Ecem'in omzuna 'ay ilahi kız' diyerek vuruyor ve gülüyordu.

La RomanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin