19. BÖLÜM- GÖNÜL VERMEK

785 81 73
                                    

Herkese merhaba!  Nabersiniz? Uzun bir aradan sonra burada olmak güzeeeel🌷Uzatmadan keyifli okumalar diliyorum.⚡️

BÖLÜM ŞARKISI(🖤):
Sezen Aksu- Küçüğüm

Okuduğunuz saati paylaşır mısınız?🕯

YAKIN GELECEKTEN KESİT:
Yanaklarına düşen sıcacık, haddi hesabı olmayan gözyaşlarının aksine, yüzündeki duygusuzluk onu çok yorgun gösteriyordu. Hünkar'ın sürekli 'Boşanalım!' demesi sabrını ve merhametini zorluyordu. Sanki kendisi istemişti onunla evlenmeyi.
Parmakları arasındaki sigarayı acelesizce kül tablasına bastırarak söndürdü. Tek isteği kaybollan yıllarını vermesiydi, ama o da mümkün olmadığı çok bariz belliydi.

"Madem beni istemiyordun, söyleseydin onada, ne diye ikimizede hayatı zindan ediyorsun? Madem ben sevilmeyi hak etmiyorum, boşanalım!"

Söyledikleriyle birlikte yumruklarını Ali Rahmet'in göğüsüne hırsla indirdi. Onun sevincini, hüznünü görmek istiyordu. Kapı duvar olmasındı kalbi ona. Başkalarına açmayacaktı kapısını.

Ali Rahmet'in gömleğinin düğmelerini ilikleyen parmakları duraksadı. Hünkar'a sonsuza kadar susmak istiyordu. Belki o zaman duyulurdu sesi. Gözü gözüne değmesini bile istemiyordu. Başka yöne bakarak:

"Odana git!" diye kükredi.

Hünkar yaptıklarının affı olmadığını biliyordu elbet, kocası tarafından görülmemeye alıştığı gibi, duyulmamaya da alışıyordu.

Çıplak kalan göğüsüne acımadan yeniden ona göre sert olan bir darbe daha gerçekleştirdi. Acımasına üzülsede, yok sayılmak ruhunda derin bir sızıydı ve buna katlanamıyordu:

"Gitmeyeceğim!"

Bir erkeğe göre hayli uzun olan kirpikleri aheste aheste birbirine yaklaşıp gözleri kısılırken, emreder gibi konuştu:

"Hünkar, çık dışarı!" Kalbinden, odasından kovulmaktı bu. Halbuki yeniden 'biz' olmaları için çırpınıyordu kadın.

Pes etmeden yumruklarını sıraladı.

"Beni görmezden geleceksen, ne için yanındayım?" diye avazı çıktığı kadar bağırdı Hünkar.

Ali Rahmet bu hırçın tavırlara dayanamayıp, göğüsüne yağıyan yumrukları elleriyle hapsetti ve hızla Hünkar'ı kendine doğru savurdu.

Nefesi kadının yüzünde son bulurken oldukça sert bir tonda konuştu:

"Bu evliliğin ne üzerine kurulduğunu biliyorsun! Yıktıklarını toparlamam gerek!"

Hünkar pişmanlıkla fısıldadı, belki böyle daha iyi duyulurdu:

"Ben böyle olsun istemedim! Yemin ederim, istemedim!"

"Artık sana inanmıyorum!"

"Belki bir şansımız daha vardır? Hiç mi sevgi bırakamadım yüreğinde?" Hayal kırıklığı kötüydü.

"Benim kalbi temiz, masum yârim yıllar önce ölmüş! Kalbi kapkara bir kadını sevmekten yoruldum artık ben."
ーーーーーーーーーーーーーーーーーーーー

🌓NE KADAR AZ YOL ALMIŞIZ, BİR BAKAR MISINIZ? DAHA ÇOK ÜZÜLECEĞİZ, BELLİ.

Saniye'nin tekrar seslenmesiyle daldığı hayal dünyasından sıyrılıp içeriye adımlarken eli ile kapıyı kapatmak istercesine itti. Biraz sert itmiş olacak ki, kapanma sesi ile yerinde sıçradı.
Kahvaltı sofrasına bir göz gezdirdi, hep sevdiği şeyler vardı ama iştahı gidivermişti birden. Saniye'ye baktığında ise, gözündeki mahcubiyeti koruması dudaklarının kıvrılmasına neden oldu. Masada yerini aldığı anda hemen çay servisi yapıldı. Durum o kadar rahatsız ediciydi ki, şekersiz içmeyi sevdiği çaya bir avuç şeker atıp, kaşığı daldırıp, karıştırarak rahatlamak istedi ama yapmadı. Bir yudum sıcaklığın boğazında gezinmesine müsade ettikten sonra düşüncelerini kelimelere döktü:

DİĞER YARIM 「DY」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin