Herkese merhaba!Keyifli okumalar dilerim! Oy ve yorumları bekliyorum, özellikle flashback hakkındakileri. Diğer bölümde de devamı gelecek.
Sevgiyle kalın!🤍⚡️
🌑Sevmekten kim usanır,
tadına doyum olmaz...BAĞ EVİ; saat 01:14
Züleyha oğlunun az daha havale geçiriyor olmasının korkusuyla düşmüştü yollara. Demir onu oğulları hastayken yalnız bırakmıştı. Söz verip gelmemişti.
Şimdi leyl vakti arabasıyla çıktığı yola, yürüyerek devam ediyordu. Çukurovanın ayazı sert çarpıyordu insanı, hala alışamamıştı bu soğuğa. Arabası arızalanınca yol ortasına öylece bıraktı onu. Sessizlik onu tedirgin etmeye yetmişti. Ay ışığı bile yetmiyordu yolunu aydınlatmaya. Tıpkı hayatı gibi soğuk ve karanlıktı dört tarafı.
El fenerinin yolunu aydınlattığı yerden, etrafına da kuşkuyla bakınarak yaklaşık 15 dakikadır yürüyordu ve nihayet kocasının eve gelmeme sebebini bizzat öğrenecekti.
Soğuktan yanakları ve burnunun ucu kızarmıştı. Malum tek katlı küçük eve ulaştığında ışığın yandığını gördü, lakin sarı ve yeşil karışımı olan perdeler içeriye sızmasını engelliyordu. Tüm gücüyle kapıyı yumrukladı.
"Acaba yumruklarımdan birkaç tane de Demir için mi saklasam!?" diye nefes nefese söylendi.
Kapı alacaklısı varmışcasına bir gürültüyle sarsıldığında, Karaca ve Demir uykularını bölmek zorunda kaldılar. Adam gözlerini ovalayıp sandalyede gerindi. Tam gardını almıştı, kapıdakine bu hadsizliğin hesabını soracaktı ki, Züleyha'nın sesini duydu.
"Aç şu kapıyı, Demir! Demir!" diye bağırıyordu karısı yumruklarının arasında.
Şaşkınlıkla baktı karısına Demir. Bağırıp cırlamasa, bu gördüğünü hayal olarak yorumlayacaktı, lakin son derece gerçekti.
"Bu saatte ne işin var senin bağ evinde? Geç içeri, üşümüşsün belli." dedi onu kolundan tutup içeriye yönlendirirken. Kaptmadan önce gözü Züleyha'nın arabasını aradı ama göremedi. Kapı aralığından soğuk dalmıştı küçük eve, sadece eve değil... Demir ve Züleyha'nın arasına da.
"Ben oğlumuzun başında ne yapacağımı bilemezken, korkudan ellerim titrerken, kötü bir şey olacak diye canımdan can koparırken, sen bu kadınla... baş başa sefa mı yapıyordun?" diye sordu tüm kırgınlığıyla Demir'e. Bağırmasa, sakinlikle söylese daha etkili olacağını biliyordu ama dayanamamıştı. Kadının yüzsüzce hala uzanması sinirini bozmuştu.
Karaca ise bıyık altından sırıtıp, kolunu tepkisi belli olmasın diye yüzüne tuttu. Tam heyecanını yatıştırmış, acısı azalmış bir halde rahatça uyku çekecekti ki, nelerle suçlanıyordu. Uyanamamanın getirdiği yorgunluk ile gözleri hala bulanık görüyordu. Gözlerini kırpıştırırak karşısındaki kadının görüntüsünü netleştirmeye çalıştı.
Demir öfkeyle burun kemerini sıktı. Derin nefes verip tane tane konuştu:
"Birtanem, çok yanlış yorumluyorsun. Ne oldu oğlumuza?"Züleyha bedenini Demir'den uzaklaşıtırıp söze daldı:
"Ben senin birtanen olsam, benden başka bulmazdın kendine." dedi ve ellerini göğüs hizasında birleştirdi. Kelimelerini tartarken ağzı açıldı. Neler söylemişti öyle?! Bunu ben mi dedim diye sorguladı kendisini. Sanki seside hiç kızar gibi çıkmamıştı. Ağlamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM 「DY」
Lãng mạn"Sarıl, sımsıkı sarıl bana Hünkar! Öyle bir sarıl ki kokun sinsin üstüme. Sinsin de gelmeyeceğini bildiğim halde umut olsun bana sen kokan ben." 💫 "Ben... sen diye diye kendimi kaybetmişim Ali Rahmet! Ben seni gecenin en karanlık saatinde gözlerim...